Duolingo olabilir.

cambly

toplu ortamda öğrenmekte güçlük çeken insanlar için oldukça güzel bir hizmet , ezber bozan şeyler daha kompakt ve interaktif oluyor bence, denenebilir.
engtg.com

antibiyotikler bir hafta sonra ancak etkili olur. iltihap olmus. iltihap da 10 dakikada gecen bir sey degil. biraz sabir.

Antibiyotigin yaninda agri kesici de almak gerekir. Gecmis olsun.

Ağrı kesici de var tahminen ne zaman etki gösteriyor

ağrı kesicinin ne zaman etki göstereceği reçetesinde de yazar. ama yarım saat içinde etkisini göstermesi lazımdı. eğer diş çok iltihaplı falansa ağrı kesici fayda etmiyor ama yanlış bilmiyorsam.

eğer hiç dayanamıyorsan dişinol al.

ilk gün hiç bir şey bekleme. ilk önce kandaki antibiyotiğin belli bir yoğunluğa ulaşması lazım. ardından da iltihabı dağıtmaya başlayacak. tahminen 3. haptan sonra ağrı azalacaktır (12 saatte bir içilen antibiyotik olduğunu varsayıyorum).

ben anestol sürüyorum ağrı kesici olrak aynı sorun var suan bende de

Eczaneden jetokain ampul alıp pamuğa dökerek onu da dişinin üzerine koyabilirsin. Lokal anesteziktir. Acile diş ağrısı ile gelenlere öyle yapıyorum.

otomatik araçlar zaten yokuşta kaydırma yapmaz. bir bütçe var mı ?

filo arabalarının şahı dizel otomatik fluence =)

Fluence

Bazı şirketler tatil evet. Şirketten şirkete değişiyor.

e-ticaret sitesinde çalışan biri olarak bizde var.

bizde yarım gün. yıllık izin kullanabilirsiniz dendi.

Sonradan ödenmek üzere tatil yapan var.

idari tatil var. dolayıısyla tam gün tatil kamu kuruluşları için geçerli. özel sekötrde böyle bir zorunluluk yok.
bizde yarım gün.

bizde tam.

edit: tam derken tam gün tatil.

6 ya da 7 si ihtiyaca binaen tatil..
lütuf etmiş abiler:)

bizde tam gün tatil. ohh.

Bize de tatil.

az önce 4 saatlik ücretsiz izin formu doldurdum cuma günü yarım gün için

bizde de tatil. 19 Mayıs 23 Nisan yerine arefe günleri tatil oluyor ama.

Bizde de tam gün tatil.

bizim tatil. ama onun yerine 28 ekimde tam gün çalışacağız.

bizde tatil.

Özel sektör için yarım gün çalışma var.
Bizim şirkette tam gün uygulanacak.

biz çalışıyoruz malesef.

Bize tatil degil. Yarim gun calisma var.

yarım gün.

vizeye 3 hafta önce başvurmuş, ne geç başvurması? parayı geri vermezler ama bi durum olsa ararlardı. ismin sık kullanılan bir isimse(ahmet, mehmet) güvenlik araştırması vs. olabilir. tahmini konuşuyorum.

genelde tarih geçince vizeyi verdikleri de olabiliyor diye duymuştum.

ticari vizem son gün çıkmıştı. hala şansın var yani. çıkar inşallah.

Bu sezon Almanya vizelerinde herkes sıkıntı yaşıyor ama genellikle son gün çıkartıyorlar. Aşırı yoğunluk varmış. Son ana kadar umut var çok yaşandı bu yıl.

Iste tam olarak bu bahsettigin durum basima geldi. Bana vizeyi verdiklerinde kendilerine sundugum ucak biletleri ve rezervasyonlarin hicbir hukmu kalmamisti:)
Sahtekarlik olmuyor, cunku sana vizeyi yetistirme garantisi vermiyorlar.
(git: 785852)

Ben yeni bilet alip farkli bir tarihte gitmisitim.

Not: konsoloslugu ara, bir sorun cikmis olabilir, benim hatama dusme. (git: 786712)

hocam keske bugune kadar beklemeyeydiniz. bazen sacmaliyor konsolosluklar. arayin sorun sorusturun kesinlikle.

hocam beklemedik ne zamandır, idata'dan sorduruyorum, bir sıkıntı görünmüyor, işimiz acil diye faks çekin isterseniz, belki işe yarar diyor. dedim dalga mı geçiyorsun, öyle bir şey olsa herkes idata'dan çıkar, yan binaya geçer işim acil diye faks çeker.

neyse, konsolosluğu 1,5 saatten fazla kesintisiz aradım, düşmüyor telefonlar.

Bir sorun varsa Idata'dan hicbir cozum cikmaz ben sana soyleyeyim. Oradaki insanlar her aradiginda sana ezberledikleri cumleleri soyleyeceklerdir. Konsolosluga ulasman lazim. Idata'ya sakin guvenme.

Fax işe yarar. Alman konsolosluğundan bahsediyoruz. O faksın görülmemesi olasılığı yok. Yarın ilk iş faks Çek, Perşembe gidebilirsen konsolosluğa gitmeye çalış. Aşağıda içeri almadıklarında bana mail geldi falan dersin yukarı çıkıp görüşmem lazım dersin. Çıkınca da anlatırsın durumu.

Simdi kim kalkip saci kurutucak diye dusunuyorum

tam kontrolü ele aldım derken, işler nasıl bu hale geldi diye düşünüyorum. az daha yazmaya devam edersem düşüncelerim de devam edecek, iyi biyere çıkmayacak, kesiyorum.

Tam şu an yıllardır görmek istediğim birini sonunda yarin görebilecek miyim diye düşünüyorum.

son duyurumdaki mevzu günün ilk saatlerinden beri canımı sıkıyor. intihar etmeyi değil ama intiharı düşünüyorum. sebepsiz yere bunalmak iğrenç bir şeymiş. hani canım sıkkın olsa, bi' şeylere dellensem neyse. böyle sebepsiz mal gibi kudurunca daha çok şeyoluyo insan. aman ya.

hiiç

saat 1 den sonra 3 adet telefon gorusmesı yapmam gerek. konemlı bır konu. bırı agabeyım sorun degıl ama hıc telefonda konusma modumda degılım. onu dusunuyorum.

23:47 Barcelona'yi dusunuyordum.

ritmi aklımda olan bir şarkıyı düşünüyorum neydi bu diye. hala yok, bulamıyorum.

Battlefield 3 mü oynasam yoksa yatsam mı?

yarın okulun ikinci günü. onu düşünüyorum. hazırlık sınıfı etkileşim süreci muhabbeti.

üst kattaki gencler bagira cagira sevisirken 19. yüzyıl felsefesi okuyor olmak ilahi adaletin neresinde yaziyor, onu merak ediyorum.

gitarı kıracam atacam en sonunda.

Yanlışlarımdan nedenn vazgeçemediğimi sorguluyorum.

saçım var lan onu düşünüyorum. yıllarca kafayı tıraşlayıp gezince alıştım görüntüye, iki haftadır dinlendiriyorum. yarın dışarı çıkacaktım, akşamdan tıraş olmayı unuttum. sakal da var hiç hoşlanmam hiç yakışmıyor. artık erken kalkacağız.

Montu makinaya attım çok ıslak çıktı ikinci defadır sıktırıyorum. Yine ıslak çıkarsa bu saatte makinayı yine çalıştırmak istemiyorum ya napcam.

Yeni uyandım. Sevgilimi düşünüyorum :)

2-3 ay normal. sonrası sıkıntı.

ben 7 senedir hiç kalmadım, cuma işi bırakıp pazartesi başladım. öyle oldu hep.

6 ay işsiz kaldım. tazminat aldığım için o kadr dayanabildim. az daha uzasaydı sıkıntıydı.

4 ay

mayısta askerden döndüm eylülde iş başı yaptım. 8-12 ay arası normaldir.

İki buçuk senedir çalışmıyorum. İki tane üst üste yanlış iş yeri tercihi yapınca özel sektörden soğudum.

Yüksek lisans olmasa kafayı yerim herhalde. Zaten akademik olmayı düşünüyorum.

arayıp 7 ay aramadan yani sala sallaya 1 yıl işsiz kaldım. ama ben normal bir insan değilim, o yüzden 3 ay sınır.

askerden geldikten sonra 8 ay..
ilk iki üç ay iyiydi ama sonrası sıkıntı

2 hafta evde yatayım dedim kendi isteğimle gene zorla işe başlattıldım resmen.

o yüzden teorik olarak maksimum 1 hafta diyorum.

Dostum bugunlerde bir yakinim icin sartlari karsilaaybildigi 150 kadar is başvurusu yaptık fakat en çok 3 firma döndü. Ya piyasa kötü ya da sirketler yazdiklarindan daha fazla donanimli insan istiyor ki bulamadı.

Kumas gibi bir sey bence

kıvrımlarından yola çıkarak ağaç kabuğu yaprağı gibi birşey olabilir.

içi yenmiş fare.

bence kesin fare.

not: kuyruga dikkat

japon askeri +1

Taze bademe benziyor.

bu hastalık, ismini unuttum ama var böyle bir hastalık

1 yıl kadar göğsümdeki kılları burarak birleştirmek suretiyle yavaşça çekerek kopardım ve baktım hastalık haline dönüştü göğsümdeki kılları tamamen aldım. İlkinde uzama evresinde tekrar koparmaya başladım ve tekrar kılları topladım. 2.denememde zor da olsa tamamen bıraktım. Bu sefer de sakalım ele gelmeye başlayınca onları buruyorum amk ama koparmıyorum. Tamamen aptal bir alışkanlık ve üstesinden gelinebiliyor. Yeter ki tik haline falan dönüşmesin.

Sırasıyla tırnak yemeyi, sigarayı ve kıl koparmayı bırakmayı başarmış bir adamım.

1- evet
2- 30 dk

30 dakika önce güvenlikte olursan uçağı kaçırabilirsin, bir saat önce hava alanında olmaya çalış.

O iri yarı adam bariz bir öküzdür.ulan öküz senin de sevgilinin yanında inşallah 4 katın cüssende birileri bunu yapar ve yutkunmak zorunda kalırsın.
Soruna cevaba gelince her erkek bundan tedirgin olur.kızlarında sağduyulu olup saldır modunda değil de bırak öküz işte uğraşma demesi lazım.

ben erkek arkadaşımın itle çakalla muhattap olmasını asla istemeyeceğimden niye soğuyayım?
karşıdaki nasıl bi kafa yapısına sahip, nasıl bi manyak , durduk yere çıkarıp orasını bıçaklıcak kadar psikopat adamlar varken bu ülkede nasıl bir döl ürünü fikrimiz var mı? yok.
gidip kafa göz dalınca ''oov süper '' mi oluyo şimdi.

hiç etkilenmem bu tarz şeylerden, yanımda olsun, sağlıklı sıhhatli , mutlu olsun daha ne isteyeyim?

ayaklarımda sandaletlerimden amele yanığı olsa da ''hepsini parçalasın'' kadar kro olamıcam nein.

Umut sarıkaya'ya katılıyorum. Çoğu kızın gözünde karizman çizilir böyle bir durumda. En medeni olduğunu iddia eden kızlar bile bu tip maçoluklara hafiften ilgi duyuyor. Mesela duyuruya bile bakarsan gönül işlerinde çoğu kızın erkek arkadaşlarının magandalıklarından, maçoluklarından şikayetçi olduğunu görürsün, ama ısrarla bu etkeklerle birlikte olurlar. Tuhaf bir toplumsal rahatsızlık bu. Erkeğin o durumda dönüp kavga etmesinin mantıksızlığını ve hatta aptallığını fikir olarak algılayabilen ve sindirebilen bir kadın bile o tip bir olaydan etkilenir bence. İstisnası vardır ama sayıca azdır.

aptallıkla cesaret arasındaki ince çizgi önemli.

Zeka/akıl/mantık, safi kas gücünden daha işe yarar bir özelliktir uzun vadede. Doğaya adaptasyon ve hatta ona hükmetme gücüne kaslarımızla değil, daha çok zekamızla eriştik. Bu yüzden, o an yapılan bir durum değerlendirmesine göre en doğru hamleye karar verebilen kadın/erkek değerlidir. Ha, bazı durumlar olur, öleceğini de bilsen girmen gerekir mevzuya; o başka. Ama burada cinsellik maksadı bile güdülmeden atılmış bir laf var ortada sadece; herhangi bir orantısız risk almalık bir durum yok. Dolayısıyla soğumam; aksine takdir eder, yatıştırırım eve gittiğimizde ^^.

efendi erkek arayıp piçle çıkan genç kız fenomeni gibi, pek çok kız sakin kalınmasını istediklerini söyleyip içlerinden ay beceriksiz salak moduna girerler böyle bir konumda.

Ben olaya bambaşka bir yerden bakıyorum, sevgilime kalmadan ben dönüp ''Sen ne diyorsun?'' derdim arkamdakine. Ya yaşımdan, ya yaşadıklarımdan olsa gerek, ne kadar tehlikeli olsa da bu tarz durumlarda sessiz kalıp adımlarımı hızlandırıp yürüyemiyorum, bana söylenen şeye dönüp cevap veriyorum. Hele de çarşı gibi bir yerse, asla susmuyorum, bağıra bağıra ediyorum kavgamı.

Bahsettiğin olayda kesin arkaya dönüp bir şey söylerdim, tek endişem benim kavgamın erkek arkadaşımın kavgasına dönmesi olurdu çünkü endişem ona bir şey olması olurdu.

Ama bu tarz durumlarda asla yanımdaki adamın gölgesine sığınan veya benim kavgamı onun etmesini isteyen kadın olmadım, aksine onun müdahalesi canımı sıkar. Ben yanımda bir adam yokken de gün içinde az veya çok benzeri durumlarla karşılaşıyorum ve o zaman başımın çaresine bakabiliyorum, yanımda bir adam varken de bunu yapabileceğimi bilmem ve yanımdaki insanın da bilmesi lazım.
Tabii ki bu onun da susup durması değil, ama yumruklarını hazırlayıp kavgaya karışması da değil. Taciz durumlarında kadın dönüp taciz eden kişiye tepki verdiğinde erkek bunu beklemez iken, erkek-erkek karşı karşıya geldiğinde durum agresifleşebiliyor.

edit: tabii bali filan çektiyse, kafası yerinde değilse yürür giderim, ama aksi durumlarda beynime kan sıçrıyor sağlıklı düşünemiyorum.

eğer bir erkek normalde ağır abi takılıyor, kasıntı kasıntı triplere giriyor, ben şöyle ben böyleyim asarım keserim modunda dolaşıyor ve senin bahsettiğin gibi bir laf atma durumuna maruz kaldığında pısıp kalıyorsa işte o zaman komik duruma düşer.

yoksa gayet aklı başında, neşeli, eğlenceli, kız arkadaşına maçoluk taslamayan adam böyle bir durumda başka bir adama da erkeklik gösterisine girişmez. zaten kız arkadaşı da ondan böyle bir şey beklemez. o yüzden soğumak söz konusu hiç olmaz.

niye herkes bali çektiyse kafası yerinde değilse giderim demiş anlamadım, öyle daha mayışmış olmuyorlar mı? Onlar o haldeyken bi tane çaksak yere yığılırlar gibi geliyor bana, normalde daha güçlü olabileceklerken.. Ha tabii öyle daha cesur-manyak da olabilirler bilmiyorum.

Ben bir erkek olarak bu durumdan korkuyorum. Umarım kimsenin başına gelmez. Hayatımda neredeyse hiç kavga etmedim, orada da gitmeyi tercih edebileceğimi düşünüyorum ama cigerdelen gibi arkadaşların dediğine göre "tam olarak soğunacak" bir hareket bu. Zekamızı kullanıp ne yapacağız düzenek kurup adamı kanalizasyona mı düşüreceğiz anlamadım ama..

O değilde hep düşünüp gitmediğim muay-thai vb. dövüş sporlarına başlamak lazım cidden. En azından özgüven için.

ömür boyu aynı yastığa baş koymak istediğim kadınla kadıköyde dolaşıyorduk sabaha karşı, barzonun biri arkadan bağırdı, ramazan'da ahlak bekçiliği yapacak kafasına göre, baktım 2 kişi oldular, tipler zaten kayık, yoluma devam ettim, ha iş fiziksel veya aleni sözlü tacize girerse tüm insanlığımı kaybedebilirim, hatun zaten o konuda deli, eğer ona bir şey olursa yakarım önüme ne gelirse, o yüzden o konuda fena hassasım.

kadınların fikrine gelince, "benim için yapsın yoksa soğurum" derseler seviyorum dedikleri adam karaciğerinden bıçaklanıp soluğu morgda alınca bir güzel soğmuş olursunuz, morg zaten soğuk.

japon askeri +1

kim sevdiceği bıçaklatmak ister yahu, o ne saçma şey. etraf manyak dolu! böyle durumlarda o çiftin yaptığı gibi hızlı adımlarla ortamdan uzaklaşmak lazım bence de. hatta bir söz vardı bununla ilgili, "erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır"dı sanırım.

japon askeri +1
bence sevgilim böyle durumda gaza gelip cesur davranışlar sergileseydi asıl ben utanırdım manyak diye.

bu olayın bir benzerini erkek arkadaşımla yeni çıkmaya başladığımızda yaşadık. aslında iyi de oldu, nasıl bir insan olduğunu görmüş oldum -ki bu açıdan baktığımda süper bir insanmış alsjdşsad diğer yönlerini daha bilemiyorum tabi, çok uzun süredir çıkmıyoruz çünkü- neyse, biz böyle elele gözgöze dizdize oturuyoz, kafe sahibi geldi atar yaptı "ayıboluyo" diye, bizim bey -akjasdşasdş- aslında sinirlendi ama hafif sert bir tonda "kafenin sahibi misiniz?" dedi, adam da "evet öyleyim!" diye lafı koydu -daha doğrusu koyduğunu sandı- bizimki "oo abi pardon ya kusura bakma!" diye elini uzatıp adamın elini sıktı, adam hayatının feykini yedi alkjdaşlsdjakşjda ayh çok komikti yaa adam böyle mal gibi kaldı sonra biz aynı şekilde oturmaya devam ettik asdşljkadlkjsadlakjdsşasd gerçi ben sinir oldum neredeyse adamı dövecektim -ki minyon olmama rağmen adam dövmüşlüğüm vardır- erkek arkadaşım da "yea bırak yeaa değmez.." modunda sakin sakin takıldı, hayret ettim yani hayatım boyunca öyle sakin olamam herhalde? cidden saygı duydum -zaten erkekte gereksiz, hormonal şiddeti seven bir insan değilim, öyle tipleri de genelde dövüyorum dediğim gibi aşdlkjşadsa- bir de, ben sinirlenince konuşamam bile, gerçekten de takılır kalırım, adam gayet sakin durumu idare etti, kafe sahibine feykini attı güzel güzel, adam mala bağladı çekti gitti falan, biz oturmaya devam ettik öyle, çayımızı içtik falan.. hala şoktayım aslında 0_o ne oldu ki lan öyle?!

şöyle konuşarak durumu idare edebilen insanlara hayranım, ondan sanırım. ben yapamıyorum çünkü.

ama bu durum her insana güzel gelecek diye bir kaide yok, görüyorum yani "ayh adama niye bişe demedim ni-yaa-zi?" diyen kadınlar. naapsın adam, bok yolunda mı niyazi olsun? hayret bişey arkadaşım ya!

not: sonradan sevdicek dedi ki, "ya ben aslında çok sinirlendim, o adama da dalardım -ki dalar, boylu ve yapılı, zaten öyle olmasa da dalabilir yani. (bkz: ben bile dalıyom sinirle) - da senin gözünde öküz gibi görünmek istemedim." dedi. zaten iyi ki de öyle yapmamış, ben muhtemelen bir daha görüşmezdim kendisiyle -umut sarıkaya'yı sevsem ve çoğu şeyde haklı bulsam da -bu konu da dahil- böyle olmayan kadınlar, adamlar da var, ki (bkz: bütün genellemeler yanlıştır) -> bu da dahil.

benim başıma gelmişti benzer bir olay. adam sevgilimden ziyade bana saydırmıştı esnaftı. normal şartlar altında tek başıma olsam ben de adama saydırırdım ama yanımda sevgilim varken böyle bir şey yapamadım sustum. ben tartışmaya girersem erkek arkadaşım daha ezik hisseder diye düşünüp sustum. adamın bana bağırma sebebi de dolaylı yoldan erkek arkadaşımın suçuydu. özür dilediğim halde ağır konuştu adam. orada erkek arkadaşımın arkamı kollamaması zoruma gitmişti açıkçası. kavga etsin diye hiç düşünmedim zaten ağzını açsa tüm esnafların üzerimize çullanacağı da belli bir şeydi. ama en azından ağır oldu abi kız özür diledi işte kusurumuza bakma falan deseydi belki yatışırdı ortam diye düşünmüştüm. mal gibi dikilip adamın sövmesini dinledik herkes bize baktı erkek arkadaşım hakkında da ne biçim adamsa kızı savunmuyor diye konuştuklarını duydum. esnafın öküzlüğüydü tabii ama erkek arkadaşımın suçu olduğu halde ihalenin bana kalması ve sadece susmak çok koymuştu o gün. ona hiçbir şey belli etmedim kavga çıkmadığı için şükrettim sadece. sonra kendisi çok kötü hissettiğini söyledi vesaire.
sonra başka bir erkek arkadaşıma da yine bir esnaf vatandaş ''ne bakıyon dik dik'' diye atar yaptı bir gün durduk yere. o gün ben kolundan tutup boşver diye çekiştirmesem kanlı bitecekti olay.

demem o ki hakikaten zor bir durum. etrafta şerefsiz insan çok. kimsenin kimseyi küçük düşürmeye kimseye laf atmaya hakkı yok. ama cüssesi büyük pipisi küçük bazı insanlar yapıyor böyle şeyler. kadın için de erkek için de hiç kolay değil ama seven bir kadının da kolay kolay sevdiği erkeği kavga eder bir şekilde görmeyi isteyeceğini sanmam. onun yerine ağır da olsa lafı yutmayı yeğlerim.

(bkz: 20 kişilik serseri grubunun sevgiliye laf atması/@hiko seijuro)

Asla "tavuk" falan gibi şeyler düşünmem. Hatta yürüyüp gitmeye zorlarım. Yani adam "dövebileceği" biri de olsa aynı şeyi yaparım. Mesele orda kavga çıkması. "Erkeğim benim için savaşsın" falan bana saçma geliyor.

Bu tür olaylarda benim genelde gördüğüm kadın başka bir erkeğe çirkeflik yapıyor, ön plana da erkek arkadaşını sürüyor. Onu yapan kadın zaten sevgilisine saygı duymuyordur.

Buna benzer bir durumda kaldık ve zordu. Adamın biri yürürken koluma biraz da geçirerek çarğmıştı ve özür de dilememişti, ters ters "Yoluma ne çıkıyorsun" bakışı atarak gidiyordu. O dönemdeki erkek arkadaşım zaten birtakım uzakdoğu sporlarında dan sahibiydi ve tartışma konusunda da alevli idi. Doğrudan adama dönüp ağız kavgası başlattı. Adam da erkekliğine yediremedi, o da kavgaya başladı. Dövüşmediler ama bağıra bağıra "Ne diyon sen", "Asıl sen ne diyon" şeklinde başlayan ve biraz sonra lafların önce biraz daha erkekleştiği ve sonrasında bağırmalı çağırmalı küfre döndüğü ağız dalaşı bile etraftakilerin bize bakmasına neden olmuştu. Yanımdan geçen kadınların sevgilime "Iıııy, ayı", bana da "Böyle biriyle mi birliktesin" bakışlarını unutamıyorum. Benim sesimi duysa daha da alevleneceğini ve adamı tartaklayacağını biliyordum. O yüzden sessiz sessiz ve utançtan yüzümü kapayarak, "Tanıdık biri geçmese bari" diye içimden geçirerek beklemiştim. Sonra da konuşarak "Yanında ben varken kimseyle ağız dalaşına girme, yanında yoksam istediğini dövüp gebertebilirsin" noktasında anlaşmıştık.

En iyisi hiç sallamadan, duymazlıktan gelip geçip gitmek. Çünkü kavgaya girdiği anda saygım azalmıştı; birlikte olduğum dönem içinde ondan utandığım tek andı. Onurumu savunmasını istemiyorum, zira onurum 3-5 serserinin dilinde ya da öküz bir adamın hayata bakışında saklı değil.

yahu delirdiniz mi yine? "benim için savaşmasını" istiyorsam beraber ortaçağa dönelim madem. ben genelde sevdiğim adamın benim için yaşamasını isterim. ayının tekiyle kavgaya tutuşup yaralanmasını veya ölmesini değil.

son olarak genelde erkeklerin böyle bir duruma düşmekten korktuğunu, bu olayın bazılarında bir fobiye dönüştüğünü düşünmekteyim kendimce.

buna katılıyorum, hatta çoğu zaman kurgularlar, ama nedense kurguladıkları gibi olmaz.


erkek burada en iyisini yapmış, orada kavga çıksa muhtemelen sırf yanında hatun var diye haksız olarak görülecekti, toplu olarak dayak yeme ihtimalleri bile vardır, çünkü oranın esnafı birbirini tanır, kollar. bu tip durumda en iyisi siklememek, dalaşmamak. benim için tavuk diye düşünen kızla da çıkmazdım zaten.
bu tip durumlarda en iyisi bu tip insanlarla muhattap olmamaktır. hani muhattap alınacak bir insan olsa zaten laf atmazdı.

İs fiziksel bir tacize varmiyorsa donup uzaklasmak en temizi. Yaninda karin, sevgilin, colugun cocugun varken kavga etmek cok riskli, onlara da zarar gelebikir manyak cok.

3-4 sene once trafikte bir adami yumruklamistim, o vurmadan ben vurdum. Sonra aracta karisi ve cocugu oldugunu gormustum uzulmustum acikcasi.

asla asla donup laf etmesini istemem. hatta kolundan tutup olabildigince cabuk uzaklastiririm. benim icin hayattaki en onemli insan o. en ufak bir sekilde zarar gormesini, hele ki bunun bana atilan bir laf yuzunden olmasini nasil isteyebilirim ki? trafikte bile arabanin icinden bagirmasina izin vermem. her turlu deli var, cekip vurursa naparim sonra.

boyle durumlarda kavga etmek cok mantiksiz. dunyada hic birsey degismiyor, sadece birkac hafta morluklar ve hatta belki kiriklarla yasamak zorunda kaliyorsun. bunun tavuklukla alakasi yok, zeki olmakla alakasi var. aklini kullanan muhatap olmaz, doner gider.

tetanoz vuruyorlar. bi de menenjit sanırım

karma aşı galiba.

bazen aşı istihakı zamanında gelmediğinden aşı olmadan terhis oluyorsunuz. (bkz: ben)

tetanoz 5 yıl.
2. vurdukları menenjit olabilir emin değilim.
Bir de terhise yakın bize kızamık yapmışlardı.

biri tetanoz diğeri de menenjitle hepatit b karışımı sanırım. öyle dedilerdi.

Babamdan yedim, askere gitmeden biraktigim tum ev esyalarimi emanet ettigi lavuk caldi. Oda hic siklemedi bu durumu.

bikeresinde tavşanlı fal bakan abiye 50 lira kaptırmıştım yanda hatun var diye bozuntuya vermemiştim. o gün bu gündür tavşan etine bayılırım.

vallahi yazıyodum çok sinirlendim (üzerinden 2 sene geçti neredeyse ama sinirlendim) sildim

intern grup arkadaşlarımdan birkaçının attığı bi kazık vardı. sayelerinde az daha özel hayatım boku yiyodu. sonra kendileri gördüler ebelerinin şeyini

eski iş yerimde üniversiteden bir arkadaşı asistanım olarak işe aldım. gerisini hiç anlatmayayım, en büyük pişmanlığım.

geçen gün esnaf lokantasında yemeğe 44 lira verdim. 10 lira öder çıkarım dediğim yerde çok koydu...

manevi olarak da, abd'de iken orada tanıştığım ve beraber gezeceğiz dediğimiz arkadaşım param yok diyerek kazık attı. (ilerde ingilterede dil okuluna gitmesi için babası abd'de fazla harcamama şartı koymuştu. sonradan dil okuluna da gidemedi gerçi :D )

işe başlayacağım zaman aynı şehirde çalışan bir üniversite arkadaşımla konuşup yanında kalacağımı ayarlamıştım. benim gelmeme bir kaç gün gala yurtdışına çıkmam gerek deyip iptal etmişti. tek başıma ev tutmam gerekti.

ilk işime girerken iş görüşmesinde bana "vejetaryen seçenek oluyor yemeklerde" demişlerdi. inandım ben de safım ya. gerçekte ise vejetaryen yemek nerde, çağdışı bir tabldot sistemi vardı. şimdi duydum salata bar koymuşlar artık onu yuttururlar vejetaryen diye.

friendzonelandığım kıza şekil yapıcam diye kadıköy rıhtımın orda gül aldım, 35 lirayı 3 tane güle verdim :(

babamdan:kararlarıma o kadar karıstı ki her seferinde battıkca battım.
annem:binbir türlü kazıgı vardır ama en cok koyanı;hayatımın en zor ve işsiz döneminde, patronunu tanıdıgı bi yerde bana iş ayarlamasını istedim sana güvenmem dedi silip attı
kısacası bi laf vardır "her ebeveyn cocugunun hayatını karartır" diye aynen öyle

en yakın iki kız arkadaşımın bir erkek yüzünden arkamdan vurması -sonrasında o gerizekalıların da arası açıldı bu yüzden ya, neyse. demem o ki: hiçbir arkadaşınızı, bir üçüncü kişi için sırtından vurmayın, sevgili hep bulunur ama arkadaş zor. ben şimdi bunlarla görüşmüyorum doğru düzgün, görüşsem de güvenemem bu saatten sonra hiçbir şekilde. orospu karılar.. işin kötü yanı insanlara olan güvenimi de kaybettim!

maddi kazık olarak da benim değil ama babamın başına geldi, ancak tüm ailemizi etkiledi -milyarlarca lira borca girdiğimiz için- : beraber çalıştığı arkadaşı babamı dolandırdı, eve, arabaya haciz geldi, her şeyimizi satmak zorunda kaldık. sonra kurtardık bir miktar ama çok kötü zamanlardı, az daha annemle babam boşanacaktı bu yüzden. orospu çocuğu piç..

Zamanında üniversiteyi bitirdiğimde asistan olmak istiyordum. Yükseğe kabul edilmiştim ama henüz kayıt başlamamıştı. Ortalamam falan da iyiydi. Bizim dönemden bir kız daha istiyordu. O dönemde de bir asistanlık açılmıştı. Okula giderken o kızla karşılaştım, elinde belgelerle geri dönüyordu. "Boşuna gitme, beni belgelerle geri gönderdiler" demişti. Meğer elindeki yedek belgelermiş. Benim puanlarım ondan çok daha yüksek olduğu için başvurumu engellemiş. O dönemde de bir kişilik kadroya iki kişi başvurmuş ve diğer aday da bir önceki gün trafik kazası geçirdiği için bilim sınavına girmemiş. Tek aday dandik bir bilim sınavı puanı ile alınmıştı.

Sonradan vicdan azabı çektiğini söylemişti.

Ben 6 ay sonraki alımlarda güzel bir tatil yaptıktan sonra girdim, o ayrı.

Lise sondayken uskudar sahilde ayakkabi boyaci cocuga 8 tl kaptirmistim.

askerde yatılı izin koparıp arkadaşın evinde kalacaktım ancak o gün aniden şehir dışına gittiği için dımdızlak sokakta kaldım. geri de dönemedim. ucuz pansiyon aradım leş gibi bi odada sabahladım.

-Evlilik arifesindeyken kızın başka biriyle görüşmeye başlaması. Şimdi evlenmişler, yeni duydum. Umarım allah belalarını verir.
-Ünideyken iftira yedim kıskançlardan, çok çektim.

en parasız zamanlarımdan birinde o zamanki sevgilime (ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için) güneş gözlüğü almayı teklif ettim. tutturdu ben estetik bir şey olsun isterim diye, işe yaramaz, koyu renk bile olmayan sidik sarı saçma bi cam seçti. lan dedim korusun. tezgahtar orospu "bayanlar sadece işlevi değil estetiği de severler ninja bey" dedi. "bende işlev de estetikte var, bilirim, bilirim onu" dedim içimden. neyse uzatmayayım, sikko bi model aldık, 300 tl falan tuttu, aldık çıktı. kız da 5 ya da 8 gün sonra ayrıldı benden. iki hafta içinde de başkasını buldu. ben ilk taksidi ödeyemedim, sonra da ödeyemedim, yani birikti onun üzerine de iyi bi iş bulup o borç şeyini tamamen ödeyebilmem 2 yılımı aldı. iki yıl ekstreye baktıkça.. ulan bari koyu renk düzgün bi mineral cam alsaydı bari diyecem ama iki yıl sonra evlendiğinde teyzem yaşında görünüyordu şıırfıntı, göz kenarları hep buruşmuş o dandik gözlük yüzünden. oh olsun dedim.

Eski sevgilim terapistlimle birlik olup kazık atmıştı bana

Sevgilim kuzenimle aldatmıştı en büyük kazık işte.

Universite tercihlerini yaparken ben basa bunu yaz gideriz beraber ev tutariz falan diyen arkadasa uyarak en saglam kazigi yedim. Kendisi sonradan vazgecti. Tabi is isten gectikten sonra. Ben ise sacma sapan bir tercihj yapmis oldugumun farkina vardim:) Ergendik iste, dusunemedik.

en büyük kazikarimi "arkadas"larimdan yedim.

baska bir sehirde kalan, binlerce kez "hakkini nasil öderim" diyen ve 2 gece evinde kalinacakken ucak bileti alindiktan sonra "e iste cart curt" bahanesiyle gelen arkadas kazigi +1

bi erkek yüzünden yiyilen yakin kiz arkadas kazigi +1

borc alip geri vermeyen arkadas kazigi +1

lara otobüsüne veya dedeman otobüsüne binmen lazım.

havalimanından 600a kalkıyor lara'ya gidiyor, laura'dan da geçiyordur herhalde.

Sanırım 45 dakikada bir kalkan 600A otobüsü var.Tam önünden geçer.Sağda Medikal Hastanesi'ni görünce düğmeye basıp inersin.Hastanenin hemen ilerisinde Laura var.(Sakın yanlışlıkla 600 numaraya binme.Çok alakasız bir yere gidersin.)

45 dk degil 2 saatte bir kalkiyormus bu 600a otobusu. 2 saat nedir arkadas????

800

Bu fiyata nerde var ki?

bizim burada var. sizin orasi neresi?

yaşadığın şehire göre değişir ama aylık 1000+lira bu rakamın altına inmesi zor.

Burasi Istanbul. Net bilgi verebilecek olan var mi surada aylik su kadar diye? 1000tl nin altini beklemiyorum zaten ama kabaca baktim 1700'un altina bulamadm.

Europcar'dan clio 1100, linea 1200 diye fiyat almıştım. en ucuz 1000 tl ye falan gelir. Fiyatlar kdv hariç.

Firmalardan fiyat teklifi isteyebilirsin. Hatta telefonda bile veriyorlar fiyat.

zorla camiye götürüldüğümüzü
ramazan'da oruç tutmazsak tutuklandığımızı falan düşünüyorlar.

@baldur, hah işte böyle şeyler arıyorum ve bunları uzun uzun okumak istiyorum. illa olumsuz olmak zorunda değil samimi ve doğru olsun yeter.

stereotypes turkish diye aratirsaniz gorursunuz zaten pek cok listeyi. Ancak yurtdisinda yasayan birisi olarak bizi Afganistan, IRan, Suriye vs gibi gorduklerini soyleyebilirim. Kabaca Ataturk devrimlerinden (kilik kiyafet, kadin haklari, alfabe vs) haberleri yok.

Latin alfabesi kullandigimizi, kadinlarin carsaf giymek zorunda olmadigini, kadinlarin okula gidebildigini, icki icmenin yasak olmadigini, sadece 1 adet esle evlendigimizi, okullarda Ingilizce de ogrendigimizi vs duyduklarinda sasiriyorlar.

Tabi Turkiye'ye tatile gelmis olanlar degil ama Turkiye'ye hic gelmemis olan cogu Bati Avrupali bu sekilde goruyor Turkiye'yi.

(git: 817868)

lisedeyken bir fransizca ogretmenim vardi, erkek arkadasi turktu. anlattigina gore iliskilerinden 2 yil sonra istanbul'a tatile gitme karari almislar, gitmeden once tum kadinlarin carsafli, gece hayati olmayan, icki icilmeyen, avrupadan cok uzakta yasam tarzlari olan, klasik bir musluman ulkesi saniyormus. erkek arkadasi durumu anlatsa da inanmamis. tatile geldiginde ise soka girmis. ' gordugum butun kadinlar benden daha modern, magazalar sokaklar gayet hos ve guzeldi, soylediklerime cok pisman oldum sonradan' demisti. o seneden itibaren de yilda iki kere turkiye'ye geliyor. istanbul, kas gezip gidiyor.


bunun tam tersi turkiye'ye hic gelmese de ataturk hayrani bir matematik ogretmenim vardi. turkiye'nin de musluman ulkeleri arasinda ayri bir yeri olduguna inanirdi.

bir baska ogretmenim de turkiye'nin hemen her yerini gezmis, dogu ve bati arasinda kalan bir ulke oldugunu ama asla tamamen doguya donecegini dusunmedigini soylemisti.


bunlar gibi bir suru orneklerim var, insanlarin hem fikir oldugu tek nokta ise yemeklerimizin cok guzel oldugu.

lokasyon isvicre bu arada ama baska avrupa ulkelerinden insanlar da mevcut tabii.

amerikada, iyi egitim gormus amerikali bi ciftle tanistim. bana sorduklari sorular soyle:

1: sizin ulkenizde elektirikli aletler falan var mi, mesela camasir makinasi bulasik makinasi gibi?

2: Evli oldugumu ogrenince (parmagimda yuzuk yoktu) resmi olarak mi evlisiniz yani? resmi evliliklerde yuzuk takilmiyor mu turkiye'de? butun kadinlar mi yuzuk takiyor yoksa ilk evlenen mi? (4 es alma olayindan bahisle) tek esli oldugumuzu ogrenince bayagi sasirdilar.

3: telefonum bozuk yeni telefon alicam diyince: akilli telefon kullaniliyor mu orda?

4: Orda da bu kiyafetlerle mi geziyorsunuz?

5: tatilde neler yaparsiniz sorusunun devami olarak, deniz var mi orda, yuzulebiliyor mu? siz yuzebiliyor musunuz?

6:Deveye mi biniyorsunuz? Bu soruya artik gina geldigi icin, bireysel olarak hepimizin devesi var ama toplu tasima icin fil kullaniyoruz, daha cok insan binebiliyor bi seferde dedim :)

sonra yok yok saka diyip, 3-5 link falan gonderdim artik kafalarindaki imaj duzelsin diye.

amerikada imajimiz bu yani, bizi gelismemis bir arap ulkesi saniyorlar. hala deve sirtinda collerde gezip, bedevi cadirlarinda yasiyoruz falan. avrupa biraz daha iyi taniyor, hem avrupa birligi uyeligi hem de cografi yakinlik sayesinde.

www.reddit.com

www.reddit.com

daha çok buna benzer soru var, reddit senlik.

@soso, birinci ağızdan düşüncelere ulaşırım diye açmıştım duyuruyu, reddit'e bakmak hiç aklıma gelmemişti, teşekkürler :)

nicki martin'e sorulan "sizin ulkenizde camasir makinesi var mi?" sorusunu gorunce aklima geldi. Bir kere birisi bisiklete binebildigimi gorunce sasirip sizin ulkenizde de bisikletler var mi diye sormustu. Araba bile var dedigimde supheyle suzmustu beni.

Ek: Kar yagdigini duyunca sasiriyorlar, Turkiye'yi yaz kis Bodrum'un yazi gibi saniyorlar sadece oralari gordukleri icin.

bir ingiliz arkadaşım türkiye'yi mistik bir cennet gibi görüyor. gizemli, heyecan verici, ayrıca yaşaması kolay ve ucuz. fakat siyasi açıdan yaşadıklarımızı, hükümetimizi vs. çok ağır eleştiriyor.

kendisi türkiye'ye yerleşmek istiyordu ama ben ülke gerçekleri konusunda gözünü açıp kendisini vazgeçirdim.

birde hepimizi esmer zannediyorlar. Kara kaşlı, kara gözlü, kara tenli ve sakallı.

ben uzunca bir süre Türk olduğuma inandıramamıştım kendimi. Üstelik çok sarışında değilim. Böyle saçmalıklar işte..

Geçen yaz tanıştığım Alman kız, çok eşlilik yasal mı diye sordu.
Tek eşli olduğumuzu bilmiyorlar.

Bacak bacak üstüne atmanın gaylikle bir bağlantısı olabilir. Hollandalı ve Alman iki kız böyle bacak bacak üstüne atmak normal mi diye sordu. Çünkü onlarda genelde geyler böyle atıyormuş.

Rakıyı sek içilen veya shot içilen bir içki sanıyorlar. Litvanyalı bir arkadaş ailem Türkiye'ye gittiğinde getirmişti hiç beğenmedim demişti. Buradan açıldı konu. Ben de demiştim ki ben bile sek içemiyorum. Heralde sevmezsin öyle.

Yemeklerimizi beğenmeyene rastlamadım daha. Bir kişi bile demedi kebap kötü falan diye. Fakat kebap olarak dönerden bahsediyorlar genelde. Bizim köfteden yapılan adana ve urfası olan kebaptan değil.

Çöl olduğunu sanıyorlar. Tamamının olmasa bile Türkiye'de çöllerin olduğunu düşünüyorlar.

Tayyip Erdoğan'ı sevdiğimizi düşünüyorlar. Nedenini ise ekonomiye bağlıyorlar. İspanyol bir arkadaşla geçmişti aramızda ekonominiz iyileşmesine rağmen nasıl sevmiyorsun demişti. Ben de olay ekonomi değil demiştim falan filan.

Kapalı/Türbanlı insanlardan pek hoşlanmıyorlar.

Genel olarak söyleyeceğim pek bilmiyorlar. Daha doğrusu çarpık veya yanlış biliyorlar. Doğu ile batı arası bir ülkeyiz sonuçta ama alkol yasak, gece hayatı yok falan filan sanıyorlar geneli. Bunun nedeni batı yönümüzün iyi reklam edilmemesi.

bir arkadaşım "siz de rock müzik var mı?" diye sormuştu ve bizim de rock gruplarımız olduğunu duyunca çok şaşırmıştı.

Evdeyim, başım agrıyo, birazdan arkadasım gelcek

Temizlik. Akşama da terasta mangal var.

f1 izliyodum şimdi de tottenham maçını izleyecem o bitince man utd o bitince kitap okur film izlerim.

tost yaptım çayı ısıttım eylece cevaplara bakıyorum. film milm açsam bari. her haftasonunu planlı geçiren insanlara imreniyorum bir yılı devirdim iş hayatında hala bi değişiklik yoq.

evdeyim. kendime kahve yaptım. f1 bitti. şimdi tropico 4 oynayacam.

uyandım kahvaltı yaptım, antrenmana gittim. eve şimdi girdim, duş aldım. biraz oyun oynayıp(pc) yüksek lisans mülakatı için bir şeyler okuyacağım.

www.resimler.tv

sıfır muzik bilgimle bi hevese giriştim. rocksmith 2014'ü sipariş ettim az önce. gitar çalmayı öğrenicem. haftaiçi de gitarımı alıcam. çok heyecanlıyım. uzun zamandır böyle hissetmiyordum

tüm hafta sonu ev hanımlığı yaptım da siz sinemaya falan gitseniz, ya da evde izleseniz daha iyi olmaz mı?

Doctor who nun yeni sezon basladi onu izledim. Yemek yedim sonra film izledim. Kediyi oynattim. Şimdi maden suyu icip kitap okucam.
Sıkıcıligin dibinde olsam da millet nasil 7 24 disarlarda gezebiliyor onu da aklim almiyor ek olarak.

5 kere iş değiştirdim. hepsinde kendi isteğimle yer ayrıldım. ilk 3 seferde yüksek lisans derslerini ve tezini bahane etmiştim. 4. de kendimi geliştiremediğimi, aynı işleri yapmaktan ötürü köreldiğimi hissettiğimi söylemiştim. 5. de ise verdikleri sözleri tutmadıkları için ayrıldığımı söylemiştim. bütün iş yerlerimde kalmamı istemişlerdi.

ben stajyerken iki kere ayrılmak istemiştim. başka bir yer bulduğum için değil, yaptığım işi sevmediğim ve verilen sözler tutulmadığı içindi. "ehehe sktrgit lan o zaman allaan stajyeri" gibi bir cevap beklerken, patron iki keresinde de "yahu dur napıyorsun. halledicez o işleri" tadında beni geri çevirmişti.

üçüncüsünde "yaptığımız işin etik olmadığını düşünüyorum, canım sıkılıyor." demiştim. suratı düştü, muhasebeye yönlendirdi beni.

askere gidip gelicem dedim, gelmedim geri aminüyüm.

@vfgerty gibi yaptım her seferinde. 4 kez kendim ayrıldım.
Profesyonel hayat şartlar daha iyi ve gidiyorum demiştim.
2 tanesinde de oldukça fazlaca ikna turları olmuştu ama artık geç kaldınız bunu yapmadan evvel şartlar değişebilmeli ve bu görülmeliydi demiştim. ki bu ikisinde de aslında en kısa zamanda ayrılabileceğimi de açık açık ima etmiştim.

3 kere istifa ettim. 3'ünde de önüme çıkan yeni fırsatı değerlendirmenin kariyerim için daha doğru olacağına inandığımı söyledim. aslında başka memnuniyetsizliklerim vardı ve bunları da bir şekilde çaktırmıştım.

hepsinde gitmemem, bir daha düşünmem teklif edildi. maaşımı arttırmak da sunuldu. o aşamaya geldikten sonra bir daha geri dönmenin doğru olmayacağını düşündüğüm için kabul etmedim pişman da değilim.

ha bir de iş hayatı çok garip. ayrıldığım bir yereki yöneticimi cidden dövmeyi kafama koymuştum :) arkadaşlar sağolsun telkin ettiler sonuçta politik bir konuşma yaparak saygı çerçevesinde ayrıldık. sonra o kişinin bir tanıdığı alakasız bir yerde karşıma çıktı. ondan dikkatli olmak lazım

bana reddemeyeceğim bir teklif yaptılar dedim :)

Bana da fiyat uygun geldi.

Fena değil.

normal. mahalle spor salonları piyasası 60-90 tl civarıdır.

aynen öyle diyecekler, hatta türk olduğunu öğrendiklerinde uzak durmaya da çalışacaklar. tabi bu avrupa da biraz kırıldı ama amerika da hiç kırılmadı desek yeridir. avrupa da bu kadar cahil az kaldı.

hayatımda bir kere yurtdışına çıktım. bir tanesinde adam sizi zorla camiye götürüyorlar mı diye sordu. bir başka adam da ramazan'da yemek yiyince polis sizi tutukluyor mu diye sordu. maalesef bunlarla uğraşacaksın.

O dediklerinizi sanan pek yok da yine de cevap vereyim hayir demeyecekler.

en modern zamanlarmızda da farklı değildi bakış açısı. eskiden ben de sinir olurdum ama bir vakit sonra anlıyorsun, bütün dünya cahil dolu.

senin ülken ile ilgili oturup araştırma yapmazlar zaten, önyargıyı da dayayıverirler. sevmemezlik olarak görme, cahil cahildir adam sınır komşusuna da aynı önyargı ile bakıyor. isviçre'li italyan'a sıçan der, alman isviçre'liye köylü der.

biraz da kendimizi eleştirelim, yurt dışındaki imajın sorumlularından önemli bir kısmı da yabancının karşılaştığı türkler. online oyun oynayan adam ana avrat düz giden 13-15 yaşındaki türk ile büyüyor. yurt dışındaki türk imajı da malumunuz.

ha türk insanı da önyargı konusunda hiç az değil batılıdan. batılının önyargısına laf eder bütün asyayı "köpek yiyorlar" diye sınıflandırıverir.

tavsiyem, yurt dışında bunlara takılmayın. siz ayrı, kendi bulunmak isteidğiniz çizgiyi çizin. eğer olur da buna rağmen size ırkçı yaklaşırlarsa "nothing worth of value is lost", batının cahili ile karşılaşmışsınız demektir. nasıl görgülü, akilli, en azından yeni tanıştığı biri ile politika konuşmaya girmeyecek bir çok batılı varsa görgüsüzü de var.

Dün çok yakınlarımdan biri İngiltereden geldi. Orada bir tane eczaneciyle tesadüfen diyaloğa girmişler ve kadın Türkiye'yi bilmiyormuş.

Bu konunun fazla şişirildiğine inanıyorum. 32 milletten insanla muhattap olmuşumdur. Türkiye ve Türk insanına bakış açıları sanılanın aksine gerçekten olumlu. Bu sosyal anlamda da kültürel anlamda da ticari anlamda da böyle. Çoğunluk bizi Avrupa'nın bir parçası olarak görüyor ve doğu-batı sentezinde hassas, dengeli bir noktada olduğumuza inanıyor. Eyyorlamam bu kadar.

Ek: Kendi milletini, devletini, insanını bu kadar itin götüne sokan tek millet oalbiliriz.

1) turkler araplarla komsu. Normal. Ben bile bazen lan biz arap miyiz diyorum.
2) soyleyen basbakan yardimcisi. Basbakan da ayni tiynette. Bu konuda haklilar. O seviyede boyle bir ifade dile getirebiliyorsan firsatini bulunca uygulamak istersin demektir.
3) haklilar. Internetimiz yasak. Guzel bir elestiri yazisi yaz, populer olsun ve olaylari izle.
4) idam var sanmalarindan bir sey cikmaz bence. 4 es konusunda cahillik yapmislar. (Yalniz ulkemizde yok degil)

5) hayir demeyecekler. Cunku eli is tutan biri olarak gidecelsin.

5) Evet. Hayvan gibi hem de. Deli gibi önyargı yıkmak zorunda kalacaksın. Özellikle de bir avrupa ülkesine gidiyorsan. Sürekli 'aa türk gibi değilsin' diyecekler, başta iltifat gibi gelecek sonra hakaret olduğunun farkına varacaksın aslında.

Bunları kafana takmaman lazım yurtdışında yaşayacaksan. Günlük hayatta sürekli karşılaştığım şeyler. Hatta bazıları senin o ülkede, o şartlarda yaşamana bile kafayı takacak. Mesela suriyeliyi q7 jipte görünce nası diyosun 'amına kodum arabı nası takılıyo benim ülkemde benden daha iyi' diye, sana da aynı öyle bakacaklar. Alış bunlara.

Dibimizde olmayan ama aramızda da 4-5 ülke olan bir ülkede "Türk o; sigara-alkol almaz, denize girmez, deveye biner. Bakma sen, o burada soyunmuştur. Evli olmadığına göre kumadır" önyargısı yüzünden 1-1.5 ay kimse benimle konuşmamıştı iş yerinde. Tabii bu Avrupa'daki herkes değil ama bir üniversitede bu önyargı ile karşılaştım. En son "Ford marka deve ile işe gidiyorum; arada çarşafım devenin bacaklarına dolanıyor ama çok da zor değil" diye patladığımı hatırlıyorum.

Hollanda da yaşlı çiftlerle güzel güzel sohbet ediyordu nerelisiniz diye sordular türküz dedik ve yüzlerini asıp sandalyelerini çevirip sırtlarını çevirdiler. Benzer şeyleri belçikada da fransada da ve daha birsürü avrupa ülkesinde yaşadık. Ama amerika da durum biraz daha farklı sanki. Zaten birsürü göçmen olduğu için kimse kimseyi dışlamıyor gibi.

Gerek yok, kapısını kapatsalar yeter..

Sadece düşünceli insanların yapabileceği iş. Görgü kuralı diyemeyiz bence.

Saygı duydum.

çok abartıyorsunuz ya, bırak olduğu yerde kalsın. 15. kattaki adam da asansör kullanıyor.

Degil bence

torkmetre gibi sıfırlamayınca ayarımı bozuluyor yanş ne gerek var.

katılıyorum size. asansör zaten aslen yukarı çıkmak içindir bana göre.

orta katlardan yukarısına bırakılmasa iyi olur. diğer türlü çok bekleniyor.

çok ince ince bir düşünce bence. yapılmasa da olur, yapılırsa ama çok güzel olur.

görgü kuralları, üzerinde durulacak kadar önemli olan bir mekansa asansör için asansör görevlisi bulundurmak vacip olur.

en.wikipedia.org
www.isvemeslekdanismani.net

ille 0'dan mı çağrılıyor bu asansör denen şey? görgü kuralı değildir, yapılması da ince düşüncenin i'sini içermez bence.

bence değil hatta bazı yüksek katlı binalarda akıntıya kürek çekmek çünkü belli bir süre kullanılmayan asansör otomatik olarak ayarlanmış olan orta kata çıkıyor.

bence saçma bi hareket sonuçta bizden sonra asansörü kullanacak kişinin nerden bineceğini bilemeyiz belki en üstten çağırılcak bu sefer o bekleyecek. şans işi olarak kalmalı

öyle bi görgü kuralı varsa ben görgüsüzün önde gideniymişim, yeni duydum

n'alakası var?

Bizim asansör otomatik sıfıra iniyor zaten 1-2 dk sonra.

Görgü kuralı değil ama yapılması hoş olur

Bu asansöre genellikle sıfırdan mı binimizde kardeşim diyenler de baya komik.

Sıfır herkesin ortak kullandığı bir kat ama, o pencereden bakarsanız ben hala fikrimde sabitim.

Edit: ayrıca yapılması gereken bir hareket olmasaydı o bazı asansörler otomatik sıfıra inmezdi kanımca.

Elektrik faturası daha fazla gelir.

hayatımda duyduğum en saçma görgü kuralı...

kıçınızdan element uydurmayın amk.
bu arada asansörün bulunduğu kata göre binip binmemeye karar veririm genelde. yakınsa binerim, 0daysa kendim inerim...

cevaplardan da göreceğiniz gibi, "abartıyorsun" tepkisini almanız normal. insanların asansörü kendi katlarında tutma merakları oluyor. bunun da gayet normal bir davranış olduğunu sanıyorlar. :)
asansör "asıl olarak" yukarı çıkmak içindir. zeminden yukarı çıkmak içindir.

Değildir, ne alakası var yahu :/

Belki sizden sonra 15.kattaki adam çağıracak, giriş kata inecek? Bence gereksiz ama asansörle sürekli yukarı çıkılır, aşağı inilmez kuralı varsa orası ayrı.

Bence gereksiz hatta potansiyel elektrik israfı.

Ilk defa duydum ve hayatimda duyduğum en saçma görgü kurali siralamasinda birinci siraya koydum. Hem asansor sifira nasil yollanir ki. Ulan su duyuruda daha ne sacmaliklar duyacağim :)

boşa elektrik israfı yapmaya ne gerek var?

öyle bir gördü kuralından bihaberim ama asansör bulunduğu kattan ayrılmasın diye kapıyı saksı ile tuturanı var.( ben değilim tabbiki:) )

ben yapıyordum, en azından arkamdan arkadaşların geleceğini bildiğim vakitlerde.

Millet asansörün kapısını kapatsın, 10 dakika sonra binicem diye açık tutmadın yeter.

neye görgü kuralı denir neye denilmez o tartışılabilir tabii de, yıllar yıllar önce şöyle demişim: eksisozluk.com

dediğim gibi, mantığı mantıksızlığı tartışılabilir elbette ama "öküzlükten evrilmek" benzeri anlamsız yakıştırmalara ne gerek var, anlayamadım.

Ben şöyle yapıyorum. İnsanlar sabah işe güce gidiyor. O yüzden eğer gece geç gelmişsem (1'den sonra) gittiğim katta bırakıyorum; sabah zemin kattaki bir asansör çok can sıkıcı. Apartmanda iki asansör var. Akşamları ise iş çıkışı iki asansörün başında da kuyruk oluyor. O yüzden ben biri ile çıkarken diğerini aşağı çağırıyorum, böylelikle belki hız kazanır diye. Bindiğim de benim katta kalıyor ki apartmanın tam ortası. Bunları da her sabah ve akşam yapamıyorum, zaten çoğunlukla dolu oluyor asansör. Denk gelirsem ve aklıma gelirse.

Yine de bu bir görgü kuralı değil. Sabah ve akşamları işe gidiş ve geliş saatinde bir örüntü olması günün diğer saatlerini etkilemez. Hatta çok anlamlı da bulmadım. İnsanlar yukarıdan da çağırabilir asansörü, 0. kattan gelmesini beklemek işkence de olabilir.

güzel kız aslında , niye kendine böyle birşey yapmış ki

su daha samimi: inciswf.com

yalnız "bilgisayarda paint oynardık" diyor. kaç kişi fark etti bunu? aslında demek istediği pinball fakat paint denilse bile bilinç altı bunu pinball olarak çeviriyor :)

şeker.

son yayınlanan fakirler ölsün videolarına göre gayet samimi ve esprili.

(bkz: yav he he)

Piri reis mezun vermiş mi? Bir de 5-10 bin alıyorlar diyen adama zerre inanmam.5-10 bin nedir.5-6 veya 9-10 dese ok ama 5-10 çok sallama söylenmiş...

bundan 20 yıl önce itü'den gemi mühendisi olan birileri için söylense inandırıcı olabilirdi ama şu yıllarda sanayisinin gelişmiş olmadığı bir alanda daha mezun olur olmaz bu maaşlar imkansız.

Benim bir arkadas bir Anadolu universitesinde 2 senelik ucak elektrigi bolumunu 7 senede bitirmisti. Mezun olur olmaz ise girdi sanirim yaklasik 3bin Euro maasla.

Yani maasinizi puani ne kadar yuksek bir okulu bitirdiginiz belirlemiyor, piyasadaki arz talep belirliyor. Bizde nedense puani yuksek bir yere girersem mezun olunca cok maas alirim gibi yanlis bir denklem var kafalarda.

iyi para alanlar açık denizlerde gemide 5-6 ay takılıp ülkesine gelemeyenler için. bu adamlar iyi para alır ama gemide 6 ay kalmak falan öyle sandığımız kadar çok hoş olmayabilir. çok kıyak bi bölüm olsa sıralaması iyi olurdu ama değil

3000₺ ye gemiye mi çıkılır oğlum? Bu kadar ayağa düşürmeyin piyasayı. Git memur ol 3000₺ alırsın. O paralara çıkıp bizim maaşları da düşürmeyin.

gemi işi zordur herkes yapamaz, bu bölümün mezunlarının hepsi gemide çalışmaz zaten. Staj döneminde (12 ay) nice yiğitler meslekten vazgeçmiştir. Mezun sayısının % 20 si gemilerde aktif başmühendis pozisyonunda çalışacak kadar meslekte ilerler. O yüzden de maaşlar yüksektir. Zabit olarak işe başladığınızda 2500 - 3000 $ maaş ile işe başlarsınız. Öyle kapışılma olmasa da rahatça iş bulursunuz. Tabii kalıcı olmak size kalmış. Kendinizi yetiştiremezseniz iki kontrat sonra şutlarlar şirketten. Ha başka şirkete gidersiniz o ayrı.

Ben bu mesleği yapıyorum, hatta yanaşma manevrasındayız şu anda! aklınıza takılan varsa yanıtlayabilirim.

@şapkasız çıkmam abi
gemilerde sınıflara ayrılır geminin sınıfına göre de maaşlar belirlenir. ne kadar risk ve zorluk o kadar maaş demektir.
Kuruyük gemilerinde ortalama ilk zabitlikte maaşlar 5000 tl ortalamadır, kimyasal tankerlerde ise ortalama 10.000 tl civarı.
@tecnicalte
doğru bir konuya değinmişsin, çalışma süreleri gemi tiplerine ve firmaya göre değişse de gemi içinde 5-6 ay yaşamak hiç de hoş bir deneyim değil. o yüzden çoğu insan bu mesleği yapamıyor.

@advocatusdiaboli
içinde her deniz geçen bölüm denizci yetiştirmiyor malesef. Duyuruda bahsedilen bölüm ile gemi makineleri işletme müh. çok farklı bölümlerdir.

Arkadaşım İTÜ de gemi mühendisliğini bitirdi, geçen sene eve her gün 10 bin lira gönderiyordu

Her ay pardon, telefondan düzeltemedim

opucuk

ıslık çalarken çaktırmadan öpmeye çalışıyor gibi geldi.

sıcak bir şey içerken dikkatlice içine çekme ifadesi

kiss yazmışlar da hangi manyak yukarıya doğru öpücük gönderir ki :) benim bildiğim ıslık çalınır öyle.

ıslık çalarken yanaklar içeri göçer. bu öpüyür.

Islık olması için ortada delik gözükmesi gerekli. Kesin olarak öpücük. Ama sen bütün duyurularını silmişsin, muhtemelen bu da gidecek; o yüzden sana ıslık

yanaklar pembik. bildiğin öpüyor.

bence bu bildiğin meme

kemikli surat.

bu tip kizlarin en ufak bir mimigi bile digerleri arasindan siyriliyor zaten anasisatiyim. cok tehlikeli bir sey.

dudak ısırılması.

Duzgun bi kafatasi ve uc numara sac cok cekici geliyor erkekte.

ben de çökük surat demek istiyorum.

Kir saç, sakal

masada calismaktan yorulmus erkegin kalemi atip geriye gerinmesi, he lan he bütün ömrüm kütüphanede gecti.

espri yeteneği,anlaması aynı zamanda. zeki olması, bir konuda uzman diyebileceğim biri olması, sanata ilgili olması, entellektüel. içten, samimi olması, tutkuyla bağlı olduğu bir hobisi olmalı.

Sakalını sıvazlaması
Banyodan sonra havluyu beline dolayıp gezinme olayı
Havuzdan/denizden çıktıktan sonraki saç atma/düzeltme hareketi
Herhangi bir aleti ciddiyetle tamir etme süreci

Bence seksi.

bişey teklif ettiğinde, önerdiğinde alttan alttan bakıp gülümsemesi.

- kuru fasulye mi yapsak?
- (bakışlar)
- hell yeah!!

entelektüel olmaması da başlıca sebeplerden biri. halkın kadını olsun böyle. entelektüel kız arkadaştansa tayyibin kadın versiyonunu yeğlerim. o derece lan.

rock n roll dan esinlendim.

Dudak ısırması, özel bir bakış atarken saçlarıyla oynaması,

dişini fırçalarken 'sövgölöm' diye konuşması..

gülümsemesi. güzel bir gülümse her zaman çekici gelir bana.

tabi bu ilk bakışta. bakma/ tanıma süresi uzadıkça değişiklik gösterir.

Güçlü ve aklı başında durması; klasikleşmiş kız triplerinden uzak olması.

"Smart is the new sexy" durumu değil de, farklı kızları epey çekici buluyorum.

Hareket ve mimik olaraksa klasiklere ufak bir dönüş yapıp;

dudak ısırması, bakış şekli(bunu bu mecra üzerinden tarif etmesi zor ama hoş bir bakış düşünün işte) e bir de hoş bir gülümseme diyebilirim.

Herşey bir yana özellikle en üstte bahsettiğim karakterde olan bir de büyükçe gözlü bir kıza sanırım bir ömür hatta bin ömür yetmez doymama.

Hadin.

oğzomo boşolmo

Daralinca bunalinca yanaklarini sisirip pofflamasi. At kuyrugundan enseye dokulen 3-5 tel sac. Yalarun. Ozellikle enseye dayanamam.

nefes alışı :):):)

Kısa ve umursamaz bakışlar, dağınık saç, sigarayı tutuş/içiş ve oturuş şekli, kalın ses (oyhş) elmacık kemiklerini belli eden çökük yanak. Hafif sıskalık. Dövme. Beyaz ten. Mavi göz opsyonel. Ve garip ama araba kullanış stili; Yani tek elle direksyon hakimiyeti falan. Matematikten fizikten vs anlaması. Kart trick gibi el becerileri olması. Nebçim zevklerim var lan benim.

@shejia

Tek elle direksiyon çevirme saplantısı sadece bende var sanıyodum çok mutluyum şu an :)

''anlayamazsınız''

Yazacaktım hatta yukarıda da abartmiim dediydim.

@buzbebek

ahaha sorma ben de yazarken çekindim aslında, sadece bende var sanıyodum. Dünyada araba kullanabilen bi ton adam varken böyle bişeyin seksi gelmesi dfjd

Rahatladım varmış böyle bi seksilik unsuru oh.

hobisi olması.
yani şöyle işi haricinde,detaylı bilgi ve beceriye sahip oldugu bir hobisi olması mühim.
(misal atış,at binme nebliym el sanatları ile ilgili bir seyler)

tip olarak da çekik göz ve yanakta gamze.

saçını toplaması :P

şöyle; www.youtube.com

Zeka kıpırtıları ama ukala olmayanından. Biraz da geek'lik ve nerd'lük. Kurabildiği cümlelerin düzgünlüğü, anlamlılığı. Düzgün konuşabilme, kitap okumuşluk göstergesi. Özellikle leb demeden leblebiyi anlarsa, "Evet, aslında leblebi ama artık dudak. Gel bakiim buraya" olabiliyorum.

Edit: Düşündüm, araba kullanma şeysi bende yokmuş.

dangling denilen ayağında ayakkabıyı sallama olayı.

beyaz ten ve kemikli surat.
özellikle köşeli ve belirgin çene yapısı.

@ shejia, buzbebek raad olun kızlar o bende de var. arabasına değil kullanmasına hasta olan kızlar olarak toplansak devlet kuracak kadar varmışız, haberimiz yokmuş...

erkeğinin göyneğini giymesi (sadece göynek ama başka hiçbir şey olmasın üzerinde) ve o göynek üzerindeyken iki eliyle sıcak kahve kupasından birkaç yudum alarak sana gülümsemesi

örnek: thumbs.dreamstime.com

us.123rf.com

zekası vs. bunlar zaten olması gerekenler.

tarz olarak, spor yapan bir erkek bence çok fena seksi.

erkeklerin t-shirt çıkarmaları da bir kadınınkiyle aynı etkiyi yaratmıyor kanımca.

Hicbirsey. Seksi ise seksidir, birsey yapmasina gerek yok.. Seksi degil ise ne yapsa da seksi degildir.

orijinal ses tonunun bedroom voice olması. bunun farkında olmayarak tüm gün böyle konuşup etrafta dolanması, ya da farkında olup, bunu belli etmemesi/ gözünüze sokmaması.

bir de konuşurken burnunun üstünü kaşıyarak konuşmaya devam etmesi. yenir ki bu :)

bi de bi de; karşılıklı tatlı tatlı laf atışmak, bunu yaparken sizi kızdırdığını bilerek bıyık altından (burada bıyık mecazi kullanıldı) haince gülümsemesi :)

bir de (bu son:) o konsantre olmuş şekilde önündeki bir işle uğraşıyorken, siz harıl harıl bişey anlatırken sessizce dinledikten sonra göz üstünden aşık aşık size bakması. (burada kişi içinden "söylediklerini dinlemedim ama çok tatlısın" gibi bişiler diyor olmalı:)

evet duyuru çok fena karşı cinste seksi bulunan davranışlar var:D

takım elbise
farklı ve daha bir şefkatli bakışlar. böyle yumuşak bakması.
birşey dedikten sonra oluşan hafif gülümseme.
vee tabii ki oturup varlık, yokluk, cinsellik, hiçlik, toplum tartışabiliyor olması. özellikle felsefi anlamda.

Ayakkabılarının bağcıklarını bilekten bağlamaları. Ve genel olarak ayak hareketleri, ayakta veya otururken fark etmez. Yalnız bu ayak hareketleri her kıza yakışmıyor bilmiş olun. Kimisi kendisini şirin zannediyor böyle yaparak ama aksine itici oluyor. Doğal olacak yani, taklit veya yapmacık değil.

Edit: @delifaruk +1

klitoris

bayrakları indir, fucking work.

sadece acilleri yapıyorum geri kalanları ben de pek umursamıyorum.

www.zaytung.com
Ben aynısını yarın yaşayacağım.

''Vurgun yiyen nadir devlet memurlarından Türkiye İstatistik Kurumu Uzman Yardımcısı İlker Alpercan'ın durumuna da değinen Tercan, deneyimli memurun önümüzdeki 150 yılın bayram tatillerini ve 9 güne çıkma olasılıklarını hesapladığı sırada fenalaştığını ve durumunun halen kritik olduğunu dile getirdi.''

ahahahahahh

Benim neyse ki şehirdışı iş çıktı da kurtuldum ofisten. Dûn baygınlık geçirecek gibiydim.

ben de fenalasiyorum sanirim, uykum geldi

Hangimiz olduk ki..

dün 5 dosyam vardı sallamadım yapmadım bugün 15 dosya oldu. bu zor bu kolay diye ayırıp ayırıp yeniden karıştırıyorum. elim işe varmıyo :(

bayramda evden çalıştım. çok yumuşak bir geçiş oldu benim için. hatta hiç bayram tatili olmamış gibi hissediyorum.

aynı durum herkes için geçerli. cok acıl olan veya sizi ilerde zor duruma dusurebılecek, zamanında yapılması gereken maıller var ise onları yapın. eğer sizi arayıp mailime cevap vermedınız derlerse, tipik mail gelmedi veya önemsize dustu dıyerek zaman kazanabılırsınız :)

İzmir'de belli bir kullanımın altında kaldığın zaman (örneğin 10-15 TL) fatura gönderilmiyor. Abiler bunu biriktirip toplu gönderiyor. Öyle bir durum olmuş olabilir.

Sifondan falan sızmış olabilir kaç ton kullanmışsın ona bak

Faturada son okuma kismi bos ise sayaci okuyamayip tahmini bir fatura kesebiliyorlar.

pratiksizlikten. pratik yapmanız lazım.

Spor yap

benim 2 sene ingilitere'de okumuş arkadaşım var geçen facebook'ta ordan arkadaşıyla resmin altından yazışıyo ilkokul çocuğu ingilizcesiyle.

Ben günde 5-10 ingilizce kelime öğreniyorum ancak kullanmaya gelince onları kullanamıyorum. Çok nadir çıkıyor. Salla boşver.

Mala bağlıyorum ve mal muamelesi görüyorum.

kimse yazmamış ama pratiksizlikten. okuldan aslan kaplan olarak teorik bilgi yığınıyla mezun olup iş hayatında ''ee nasıl yani şimdi?'' diye kalmak gibi.

ben de ayni anda hem dusunup hem konusamiyorum. ya cok uzun esler vererek konusabiliyorum ya da ya da sacmaliyorum. ne tense kaliyor ne gramer. ama yazarken gelsin neither'lar nor'lar gitsin shall'lar ought to'lar.
turkce gramer ve cumle dizilisi ingilziceye gore tam ters oldugundan heralde, turkce dusunmeye programlanmis beynimiz. o zinciri kirmak lazim.

Anlattıklarına bakılırsa iki sebep var: pratik eksiğin mevcut, böyle olunca da heyecan yapıyorsunuz haliyle. Böyle durumlarda da insan iki kelimeyi yan yana getiremiyor maalesef.

Bence yapılabilecek en güzel şey yabancı dilin kafasını gözünü yararak konuşmaya başlamak bu durumlarda. Bırakın was la were yan yana gelsin, kullandığınız tense verb'le uyumsuz olsun, gramer kurallarını filan hep unutun, hiç önemli değil. Zaman içinde Ara sıra da "akıcı bir ingilizcem yok, anadilim değil biliyorsunuz" "kusura bakmayın hatalar yapıyorum" "anlayamadığınızda söyleyin olur mu, tekrar anlatmaya çalışırım" gibi durumunuzu açıklayan cümleler kurarsanız, karşınızdaki insanlar anlayışla karşılayacaktır. Yavaş yavaş da bu durum düzelir, belki tamamen fluent bir hale gelmez ancak yakın olur.

İngiltere'de upper-intermediate sınıfında olan ben, pre-intermediate'de okuyan Fransız çocuğun çatır çutur İngilizlerle konuşup, gayet de iyi anlaştığını görünce doğrudan bu yöntemi kullanmaya karar verdim. Epey faydası dokundu :)

Turkce dusundugun icin. Ardarda karisik cumleler kurmak zorunda kaldigimda kulagindan tutup gecmisini sikip atiyorum ingilizcenin. Yukaridaki bi arkadasin da yazdigi gibi gramer bir yana anlam bir yana. Caresi ise pratik ve turkce dusunmemek.

Ingilizce egitimimizden kaynakli. Gunluk hayata yonelik hicbir sey ogrenmiyoruz dolayisiyla gunluk konusma sirasinda kontekse uygun kaliplar kullanamiyoruz. Zorlama kaliplar kullaninca da sundukce sunuyor, kelimeler akla gelmiyor. Bundan kurtulmanin benim bildigim 3 yolu var, ben de cok cok iyi durumda sayilmasam da paylasayim.

1. Ingilizceye kendini mahkum etmek: Bu uygulamasi en zor ama sonucu en garanti yol. Beyin Ingilizce kullanmak zorunda olduguna sartlandigi zaman cok rahat ogreniyor. Mesela 1 sene Ingilizce konusulan bir ulkede olsaniz ve sadece Ingilizce konussaniz cok iyi duruma gelirsiniz. Turklerle hic gorusmeyip, hic Turkce konusmamaniz gerekiyor.

2. Ozguven ve bol pratik: En buyuk hatamiz dusunerek konusuyor olmamiz. Cok dusunmeden sanki harika konusuyormuscasina, hata yaptiginizda duraklamadan konusmaniz gerek. Ingilizce diyaloga sik sik girmeniz cok onemli.

3. Dizini kirip calismak: Bildigimiz gibi kitap acip calismak gibi degil bahsettigim. Dizi izlerken bir saniye erkene Ingilizce altyazi koyup once kendiniz okuyun sonra soyleneni dinleyin. Hem kulaginiz alisacak hem de hiziniz artacaktir. Bilmediginiz kelimeleri arastirin, ogrenin ve kullanin. Kitap okurken olabildigince hizli bir sekilde sesli okuyun. Deyimler cok fark yaratiyor, birkac tane ogrenseniz bile yardimci olur.

üstad kelime bilgin istediğin kadar iyi olsun konuşma işi farklı. ben turistlerle pratik yaparak geliştirdim İNANILMAZ faydası oluyor kesinlikle tavsiye ederim. hem bedava, hem çok eğlenceli hem de seçmece amk. ingilizinden tut irlandalısına, conisinden tut kangrulara kadar herkes var sultanahmet'te. başka şehirdeysen yine ararsan bulursun izmit'te bile dünya kadar uzakdoğulu var. bak 2 aydır gitmiyorum ben de geçen gün skype'tan arkadaşla konuşurken teklemeye başladım. spor gibi bir şey bu, boşlarsan gidiyor. ha tabi bi kere öğrendikten sonra birkaç pratikle yine geri geliyor yine aynen spor gibi.

turistlere sar hacı turistler bulunmaz nimet. ülkemizin jeopolitik konumu falan bunlar hep önemli bak.

bi de, kelime bilmen iyi de kalıp öğren.

Zetahead

ben o kaka çocukların kullandığı kelimeleri aklıma bile getirmemek için özel olarak aktif çaba sarfediyorum. Allah etmiye, birinnen konuşurken, ağzımdan kaçar maçar da, direksiyonu toplayamayız soğna.

şu hayatta en iyi bilmen gereken mevzu, tavşan tosbaa masalı. masalın sonunda tosbaa tavşanı solluyo ya, o masalı içselleştir ve hayâtına uyarla, tamamsın. bi masal daha var. ağustos böceennen garınca. bu ikisini bil ve uygula yeter.

ben şimdi, ''İngilizce biliyorum, ikinci lisan olarak ne öğreniyim?'' diye soru sorannara, ''yav bırak ikinci lisanı, İngilizceye yüklen!'' diyince, bozuluyolar.

Taam benim genel mallığımdan da kaynaklanıyodur bağzı şeyler, yani burda yaşadığım zorluklar felan ama onun etkisi %20'dir. %50 filan gibi de, Orhan Baba, Müslüm Baba, İbo, Mine, Ebru, Sibel, Gülşen faktörleri vardır. Tabii duyuru faktörü de var. Şuraya harcadığım zamanı, İngilizce dinnemeye, okumaya, yazmaya harcasam, durum çok farklı olurdu.

Yannız sizin aranızdan, bilgisayar oyunu oynayarak büyümüş olannarın çok önemli bi avantajının olduğunu tahmin ediyorum. Hani şu gonuşmalı dinnemeli oyunnar felan. Misal, şimdi pescador itnesini getirsek burıya, bi sene soğna elime verir heralda.

Fekat daha hâlâ gak guk ediyor olmak çok morel bozucu...

I hope I have helped you.

I'd be glad if I could help

i hope i have been of some help to you.

I hope it helps.

i hope i was able to help.

Moda

Moda iyidir ya, 1 milyona güzel daireler bulabilirsiniz, çok nezih bir semt, keşmekeşten uzak ama istediğinde kalabalığın içine dalmak 5 dakika alır max. Güzel yani, her şey elinin altında olur ayrıca.

moda, kuzguncuk, çengelköy, belki salacak. en merkezi bunlar var.

bağdat caddesi çevresi.
ben selamiçeşme'de oturuyorum.özgürlük parkına yakın.
çok sakin ve düzgün yerler.
çok hazzettiğim bir durum olmasa da son dönemlerde eski evlerin yerine yeni apartmanlar yapılıyor gayet lüks.
caddebostan'dan kızıltoprak'a kadar bağdat caddesi arka paralellerinde benzer bir dolu ev/site yapılıyor.
moda'yı önermem zira otopark büyük bir problem o bölgede.
otoparklı olarak yapılan yeni daireler varsa bir tek o mantıklı.

dediğim yapıların çogunda remax'ın ilanları var.
bu bölgede bir remax ile iletişime geçebilirsiniz bence.

feneryolu. ama şu aralar istanbulda ev almak akıl karı değil. çünkü fiyatlar son 1 yılda akıl almaz boyutlarda uçmuş durumda. misalen 2013 eylülünde 310.000 tl olan bir daire şu anda 600.000e gidiyor. yine acil ihtiyacınız varda feneryolu fenerbahçe civarını bir dolaşın derim.
ne yazık ki danışmanlık alabileceğiniz birisi yok.

2-3 sene onceydi galiba, bir kamuoyu arastirmasinda Istanbul genelinde Kadikoy cikmisti en yasanilasi ilce olarak.

kesinlikle kadıköy moda. orada çok güzel evler var.
ve kadıköy özellikle de moda gecesi gündüzü her anı ayrı güzel ayrı huzurlu bir yer.

Fenerbahçe, kalamış

vay be kadıköy moda demiş herkes. evet. istanbul'un en yaşanılası yeridir.
para bok gibiyse bebek taraflarına da bakın biraz.

nakkaştepe.

Yabancı arkadaşım ile 2 kere yaz döneminde geldik İstanbul'a. Anadolu yakasında en çok Moda hoşuna gitti. Ben de param olsa Moda'dan ev alırdım.

Anadolu demişsin ama bölgede yaşayan yabancı nüfusunu göz önünde bulundurarak Cihangir'i de es geçmeyin derim. İstanbul'da Türkçe bilmeyen bir yabancı olmak tüm sosyal yaşantıdan soyutlanmak, günlük işlerde de epey sıkıntı çekmek demek. Cihangir'de yabancı nüfusu daha fazla olduğu için arkadaşınız orada bir sosyal çevre edinebilir.

Fiestayla bodrumda aksama kadar dunya yol yaptim, 55tl mazot parasi verince sasirmistim.

Clio symbol dizelse başka araç bakma en son ne zaman yakıt aldığını unutursun

Clio çok konforsuz bir araç.

Hatırladığım kadarıyla Fiesta ile 300 km civarına 70-80 tl arası yakıt gidiyordu.

ne zamandı ki mülakat. bence bir süre bekle.

en az bir ay bekle haci.

bekle

keep calm and be cool my dear friend.

2 hafta bekle. Sonra mail at. Bu iş için isteklisin ve bunu göstermekten çekinmene gerek yok. Beklemek acıdır, hatırlarım.

seninle ilk kontakt kuran kişiye şu gün itibariyle falanca kişiyle görüştüm, benim açımdan olumlu geçti. Bundan sonraki süreç/sonuç hakkında bilgi alabilir miyim diye mail atabilirsin. şayet yöneticiler onay veridyse ik'ya atacağın mail, işe alımını etkilemez bu aşamada. sadece son görüşmeyi yaptığın kişinin feedback vermesi için süre tanı. 1 hafta içinde o kişi ik'ya geri bildirim yapar zaten. sonra sen de mail atarsın.

inditex mi ? :)

- havalimanının dış hatlar girişinde hemen solda pul satan büro var. oradan alacaksın.
- s.gökçen çok yoğun olmuyor 45 dk önce gitsen bile yetişirsin ama sen yine min 1,5 saat önce orada ol.
- kontuarda görevliden rica ederseniz ve acil çıkışlar satın alınmadıysa olur.
- bavulu kabine alıyorsan ölçüsü ve içine koyabileceklerinle ilgili kısıtlamalar var. havayolunun websitesinden öğrenebilirsin.
- hayırlı yolculuklar.

kendimden süphe ettim sen böyle emin konusunca. benim bildiklerim/yanilma payi dahil olarak:

1-cikis harci cikis pulu adi altinda havalimaninda satilan bir puldan ibaret. oturma izni olanlar ödemiyor, yabanci pasaportlular da ödemiyor. yesil pasaport ödüyor mu emin degilim. ben yapistirmadim, atildi ya da arasindadir simdi bilmiyorum o pul. pulu yapistirmadan pula da damga basabiliyor görevli tarafindan. ama önceden yatirma olayini duymadim bunca zaman atatürk havalimaninda 15 dk önce yaptim siraya girmeden.

2-2 saat önceden gitmekte yarar var. checkin baslangicinda orda olup kafam rahat takiliyorum ben genelde.

3-cikis koltuklarinin ön boslugu genis oluyor koridor dolayisiyla, online check in ya da bilet alirken ayirtanlar yüzünden genelde bos olmuyor. sana ne verecekler derken? kaza olursa sorumluluk var yolu ac bilmemneyi cek calistir gibi. ama olursa zaten cok zor. benim bildigim ucus icin online check in ya da önceden check in sadece el bagaji bulunan yolcular icindir. normal bagaj varsa iki gün önceden yapayim yok benim bildigim. zaten check in ucustan 3 saat önce falan acik olmuyor.

4-bavul ve canta derken? bavul icin kilo limiti vardir genelde, boyut da mantikli ölcülerde olmali. yoksa bulky baggage kapsamina girer. kilo ve boyut bilgileri neyle uctugunuza göre degisir. el bagajina sivi konmasi sikinti cikarttirir. ne koymak istiyorsaniz koyun. buna cevap veremem. nakit, adres bilgileri, indiginiz bölge haritasi public wifi bilgileri vs benim tasidigim seyler buna seyahat sigortam, askerlik tescilim ve ögrenci belgem eklenebiliyor duruma göre. el bagajinin da kilo limiti vardir. genelde bagaj 30 ya da 20 el bagaji da 13 ve 8 limitlerindedir. havayolunda ve biletin arkasindaki bilgilerde yazar.

5-nereye ne yapacaksaniz acil yardim taxi gibi bilgileri edinmeniz temel yabanci dil kelimeleri ögrenmeniz tuvalet exchange vs gibi, adres ve offline harita edinmeniz vs gerekir. bu kadar bilgiyle ne yapacagini da söyleyemeyiz.

6-birsey degil.

not:yamuldugum konu varsa bilen arkadaslar düzeltsin beni.

eyvallah.

@wiilii

şunu demek istiyorum. ben bir bavul yapacağım. bir de çanta alacağım yanıma, bilgisayarımı yanımda taşımak için. uçaktayken de yanımda olsun diye yani.

vardıktan sonra ne olacak derken pasaport polisi vs. gibi davaları kastediyordum. bavul nereden ne yapılacak filan. fransızcam var.

seyahat sigortam pasaportun arkasında zaten. fakat 21 temmuz 28 temmuz arasıymış... onu ne yapcaz? bir de öğrenci belgem te mart ayından. yenisini çıkartmam mümkün değil.

ilaveten;
- pul 15 tl.
- yanına yani kabine alacağın çantada sıvı kurallarına uyuyorsan bilgisayarın telefonun vs. her şeyini alabilirsin.
- indiğin zaman önce pasaport kontrolünden geçeksin. Non-EU citizens bankolarını takip et. Zaten bir sürü Türk olacak seninle birlikte uçan, onlara danışırsın. Pass kontrolden sonra ekranlara bakarak hangi banttan bagajının çıkacağını bulabilirsin.
-öğrenci belgeesi e-devlet'ten alınabiliyor sanırsam.

diger sorulara arkadaslar cevap vermis zaten.

persembe gunu sabiha gokcen'e gidip cehck-in mi yapacaksiniz ben mi yanlis okuyorum? havaalanina gitmenize gerek yok check-in icin, bilet aldiginiz havayoluna bagli olarak internetten de check-in yapabilirsiniz ama o zaman rastgele koltuk verir. illa exit onu koltuk icin gokcen'e gitmek, 3 saatlik ucusla ara kolyuklarda fransa'ya gitmekten daha buyuk eziyet geldi bana. madem bu kadar onemliydi bileti alirken de ekstra para odeyerek istediginiz yerden koltuk alabilirdiniz.

varinca once pasaport kontrolden gececeksiniz sonra bagaj teslime gideceksiniz. de gaulle zaten kucuk bi havaalani, fransizcaniz da varsa pek sorun yasamazsiniz.

pasaport kontrolunde niye geldin, nerde kalacaksin vs gibi sorular sorulur ve gecerli vizen olup olmadigi kontrol edilir. ogenci belgesi ve seyahat sigortasi zaten vize verilirken bakildigindan pasaport polisi onlara tekrar bakmaz.

ben olsam biraz ilac alirdim ve ustume ceket tarzi biseyler. cunku bazen ucaklarin havalandirmasi cok soguk derecede calisabiliyor. bi de sivi ve kesici-delici-patlayici seyler disinda kirilacak. elektronik vs falan esyalarinizi yaninda tasiyin. diger bagajlar cunku surekli atiliyor, carpiyor, dusuyor. ayrica kaybolma ihtimaline karsilik degerli seyleriniz el bagajnizda olsun.

el bagaji icin belirli olcu ve agirlik siniri var. onlara dikkat etmek lazim. bilet aldiginiz havayolu sirketinin sitesinde yazar. easyjet vs gibi ucuz havayollari bilet fiyatini dusuk tutar ama bagajdan parayi giydirir. kontrol etmekte fayda var.

de gaulle sehre cok uzak yalniz, o yuzden shuttle isini iyi ogrenin. taksiler gideceginiz yere gore 40-60 euro arasi tutar. bagajiniz cok agirsa ve paraniz varsa taksi bulun ya da shuttle arastirin. o da yanlis hatirlamiyorsam 15-20 euro idi. yok paramiz kiymetli yukumuz de az derseniz metro baglantisi olan tren vardi.

ögrenci belgesi gibi durumlar benim özel durumumdan kaynaklaniyor. seni kapsamayabilir. ancak yaniniza mümkünse türk kimligi kopyasi almanizi ya da sürücü belgesi gibi sizin türk kimliginiz yerine gecebilecek seyler almanizi öneririm. pasaport calinmasi kaybedilmesi gibi durumlarda avantaj olur konsolosluk islemlerinde.

onun haricinde konsolosluk nerde onu da bilmekte yarar var. hani olur da bir sey olur.

indiginizde kalabaligi takip edin, pasaport ve vize kontrol veznelerine varacaksiniz. dikkat edin ucak aktarmali mi degil mi diye. kalabaliga güvenin derken yanlis yere gitmeyin sonra:) vezneyi gectikten sonra bagaj alimina gidebilir duty freede takilabilirsiniz bir müddet. sonrasinda kapidan cikip taksi ya da toplu tasima kanallarini bulmak gerekiyor. toplu tasima icin uygun tarife veya biletlere bakabilirsiniz. münihte gayet sikinti bir islem mesela.

el bagajina her türlü elektronik alet girebiliyor tek sikinti kindle haric cogu elektronik aleti tablet laptop vs kontrollerde cikarttirmalari. o yüzden ortalarda olsun ulasilabilecek yerlerde.

bu arada kemer ya da madeni cok sey iceren seyler giyip gitmeyin coraba kadar cikarttiklari bir günüm olmustu. bot+telefon+kemer gibi bir hatali kombinasyon mesela.

seyahat sigortasi gene orda hastalandiginizda ya da bir sey oldugunda ulasilabilsin diye. cok lazim veya basiniza bir sey geleceginden degil, ben tedbir olarak tasirim her yolculukta.

diger bir sürü ufak tefek yaptigim is varmis aslinda, yanima azicik ip ya da kemer alirim cantam dagilirsa diye, yagmurluk alirim sirt cantama eger indigim günün hava durumu yagisli gösteriyorsa, toplu tasima araclarinin saat araliklarini ögrenirim, cok basim agridi bu konuda, ilac ve atistirmalik atarim cantaya, telefon vsnin sarjini fullerim, bankamatik icin anlasmali veya daha az islem ücreti alan bankalari saptarim vs vs gibi ufak tefek yaptiklarim var benim genelde. ama dedigim gibi gidis amaci ve kisiye göre cok degisir bu konu. ama fikir vermesi acisindan ben yazayim gene de.

Fransaya kadar olan kismi zaten soylenmis. Bahsedilfigi gibi her sey kolay. Kafandaki tum sorulara yanit bulmak zorunda degilsin Hava alani ve ucus olaylari her kesin yapabilecegi basitlikte yapilmis.

Harcpulunu ucacagin gun alirsin. Polis pasaportuna yapistiriyor ya da yapistirmiyor. Para cirpmak Icin olusturulmus bir sey. Yesil pasaportlular da aliyor.

Check in kuyruguna ilk girerek de alabilirsin o Koltuklari, eger satin alirken ozellikle tutulmadiysa. orasi olmazsa tercihin kanatlardan ileride bir yer olsun. Motor gurultusu bir nebze daha az duyuluyor gibime geliyor benim.

Cdg havaalanindan shuttler var. Yonlendirmeleri takip edebilirsin. Ayni zamanda tren baglantisi falan da var. Nereye gideceksin? Vianavigo.com adresinden nasil gidecegini ogrenebilirsin.

Lazim olabilecek evraklarin her zaman sirt cantanda olsun. Saniyorum ki pegasusla ucuyorsun. Sirt-el cantasi genelde sorun edilmiyor olculer uygunsa. Bilgisayarin tlf vs ve ogr belgesi, kalacgin yer vs gibi belgeler de yaninda olsun. Kimse sormayacaktir o belgeleri ama yine de isini garantiye al.

acil çıkış kapılarına online check-in vs. yapmazlar önceden ayırtmak diye de birşey yok. birşey olduğunda yardımcı olabilecek kişilere verilir o yer ve görevlinin insiyatifine bağlıdır. yani uçuş günü talep edersiniz şansınıza. biz check-in'i geç yapmak zorunda kalmıştık bazı sebeplerden dolayı ve biz istemeden acil çıkışı verdiler.

çıkış harcını bankalardan da yatırabiliyorsun. en az iki saat önce havaalanında olmak lazım.

herkesler yazmış ben de yazayım. (uçuş, seyahat soruları cevaplarken kendim gitmiş gibi oluyorum:P)

- çıkış harcını son güne bırakmayın. bankalardan halledin 1-2 gün öncesinden, kafanız rahat olur. 15tl. dekont verecekler pul değil. katlayıp pasaportun içine koyabilirsiniz. çıkarkenki pasaport kontrolde bakılıyor ona. sonra işiniz bitiyor o dekontla.
- 5de alanda olun.
- uçuş günü yaptırırsınız check-ini. zaten bavulu da vereceksiniz nasılsa. koltukları acil çıkıştan istediğinizi söylersiniz. yapılı genç delikanlılarsanız direkt verirler :P bilet verecekler size ve bagajınıza yabıştırdıkları barkodun bir kopyasını da verecekler. bu bilet kapıda kontrol edilecek / okutulacak. ayrıca koltuk numaranız, kapı numarası ve kaçta uçağa alım yapılacak gibi bilgiler de yazıyor olacak biletinizde.
- bavul için kg. kısıtlamaları var. dendiği gibi. havayolu şirketine ve bilet tipinize göre değişiyor. yanınıza alacağınız çanta için ise boyut kısıtlaması var. laptop, telefon alabilirsiniz elbette. xrayden geçerken laptopu çıkartmanız istenir. başka neler alabilirsiniz: ben sakız ya da nane şekeri alırım. okuyacak bir şeyler, kalem, not defteri, ıslak mendil alırım. kraker-kuruyemiş benzeri bir şey alabilirsiniz, hem uçuşta gerekebilir hem de inince bir yerlere varana kadar acıkacak olursanız diye. bir de chapstick alırım mutlaka da siz onu almazsınız sanırım :)
- vardınız. önce pasaport kontrolden geçeceksiniz. yolcuların akışı takip edin ama ilk önce transitler ayrılır, oraya aldanmayın, devam edin. fransadan transit geçen çok olabilir sanırım. siz non -eu bankolarını arıyorsunuz. orada sıraya gireceksiniz. pasaport kontrol. niye geldin, ne kadar kalacaksın vs. gibi sorular. kaşeyi basar, içeri girersiniz. sonra bavulu alacaksınız. ve bitti. :)

bi kez, online check in yaptıktan sonra kontuarda koltuğumu değiştirtmiş acil çıkışa aldırmıştım. zaten check in yapmışsınız falan deyip trip attılar ama yine de değiştirdiler. ücret falan yok zaten.

havalimanına gidince deneyebilirsin acil değilse

havalimanında bedavaya değiştirebilirsin. boşuna para teklif etme ya da verme. ben onlarca kez değiştirmişimdir. kontuarda görevliden rica edersen değiştiriyorlar. acil çıkış cam kenarı o yoksa normal cam kenarı istiyorum ben. arada amcık ağızlı görevliler de denk gelmiyor değil, onlar değiştirmiyor :)

norbit

İzlemediyseniz, kesinlikle ama kesinlikle Borat.

paul
ted
we're the millers
horrible bosses

Borat +1 ama kesinlikle altyazılı izlenmeli. How High, Pardon, Kungfu Hustle, Çılgın Haftasonu diğer önerilerim.

kesinlikle borat ya da the dictator, bu ikisinden birini izleyin.

bir yerlerden seinfeld'n 9 sezonluk koleksiyonunu bul. sonra
bana dua et.

dr strangelove

Babam harita mühendisliği son sınıf terk. 1 gün bile işsiz kalmadan emekli oldu. 7 yıl önceki maaşı 1.500 lira falandı yani sen düşün ;)

ha şimdi her bokun mühendisliği var. Durum nedir bilmem.


ekleme: Okul yıldız idi. Gerçi onun zamanın şartlarıyla şimdiki şartlar bir değil ama olsun.

bölüm ve sehir gözetmeden genelledigin icin cevap hayir tabii ki.

okul çok farkediyor. iyi okul mezunları iyi kazanıyor ama yatlar katlar edinecek kadar da değil, rahat yaşayacak kadar işte

hayir hepsi cok kazanmiyor.

maasi genelde iyi olanlar yaziyor :) issiz olan issizim yaziyor issiz muhendisim yazmiyor. :)

hayir muhendis var muhendis var. dandik okuldan iyi kazanan iyi muhendis cikabildigi gibi odtu'den mezun olup hic bir sey bilmeyen issiz olan muhendis de var.

Yok abi gayet çok çok az kazanan adamlar tanıyorum. Çok kazanıyor denecek bir şey yok ortada. Hatta hak ettiklerinden çok daha az kazanıyor.

Doktorlar mesela çok kazanıyor, ya da kabin memurları evet çok kazanıyor. Ama mühendisler ortalama kazanıyor denebilir.

Diğerleri için bilemeyeceğim ama bilgisayar/yazılım için cevap evet sayılır.

Çevremdeki herkes (ben dahil) ya mezun olur olmaz fena sayılmayacak ücretlerle(3-4k İstanbulda) işe başladı, ya da yurt dışında burslu yüksek lisans yapıyor.

Okul inan hiç farketmiyor. Zaten ne öğreniyorsak ya coursera'dan, ya mit'den, ya da youtube'da ki tutorial'lardan öğreniyoruz.

Edit: Bu arada herşey kendini nasıl pazarladığın ile ilgili.

Muhendis var, muhendis var.
Ilk is icin okul cok onemli. Tecrube kazandiktan sonra calistiginiz projeler ve birikiminiz daha cok onem kazaniyor muhtemelen.
Ayrica muhendislik diplomasini her alan da iyi okuldan da mezun olsa "muhendis" olamayabiliyor.

Şöyle anlatayım canım. THY'de mühendis arkadaşım var. İşe ilk girdiğinde maaş ile ilgili mail'i ben de okudum. 3400 TL Brüt x 16 Maaş (yılda 4 ikramiye. Her yıl sendika zammı ve 2 yılda 1 kez de kıdem zammı alıyor. :)

odtüden mezun olup 1 senedir full time bir işe girememiş arkadaşlarım da var, direkt bir yerlere kapağı atmış arkadaşlar da.

ama öyle dehşet maaşları yok adamların, giriş için 2-3 bin tl civarı alıyorlar..

babam petrol mühendsisiydi, belirli bir süreden sonra baya deli paralar alıyorlardı özel sektörde. 3-5-10 değil. ama riskli ve sorumluluğu fazla olan işler, deli gibi stresli.

Bu memlekette issiz kalmayan meslek gruplari arasindadir muhendislik. Turkiye'de genel anlamda maaslar itin gotunde oldugu icin 3bin tlye falan hooammina demeniz normal. Roket'in de dedigi gibi fazla degil ortalama.

Ama ozellikle son donemlerde artirilan kontenjanlar ve bos mezun muhendisler ister istemez piyasayi dusurdu.

bilgisayar mühendisiyim, 3 aydır işsizim.

baya daha bir süre de işsiz kalacak gibiyim.

işsiz kalmadan önce de 1800 tl alıyordum.

çoğu çok kazanmaz. sorarsan herkes bok gibi kazanıyor ama yalan.

ilk iş için iyi bir okul ya da dayı lazım. ilk iş iyiyse sonrası gelir. ama çok azı iyi para kazanır. öyle iyi örneklere bakmamak lazım. herkes iyi yerde çalışamıyor maalesef.

kaliteli bölüm, kaliteli okul, kaliteli mühendis kazanır. kendini bilir kariyerini düzgün planlarsa cok güzel kazanır hem de.

İş bulmak çok kolay diyemem ama diğer mesleklere göre kolay sayılır. Mühendis olup maaşından memnun olan da görmedim, zor geçinen de görmedim. İşine kendini adayan, gecesi gündüzüne karışan mühendisler oldukça iyi kazanıyorlar ama her yiğidin harcı değildir bu, hakikaten pek çok şeyi feda etmeniz gerekir, istediğiniz yerde değil de ancak mecbur kalanların bildiği yerlerde yaşamanız gerekir. Bu şekilde çalışmış mühendisler için belli bir yaştan sonrası nispeten kolaydır, danışmanlık yapabilirsin, imzan kıymetli olur..vs

bölümüne göre değişir. mesela inşaat mühendisi, bilgisayar mühendisi ya da makine mühendisi olursan pek işsiz kalmaz tatmin edici maaşlar da alabilrsin ama bölüm jeoloji filansa ya banka memurluğu ya da işsizlik seni bekliyor demektir. ha iş bulamayan bölümlerden mezun olup iyi maaş teklifleri alabilmen de ancak staj zamanını çok iyi değerlendirip gireceğin firmada tanıdıklarının olması ve biraz da şansla mümkün.

işsiz mühendisim, yani işsiz mühendis var :)

Mühendislerin sadece %21.44'ü iyi(ortalamanın üstünde) kazanıyor. %52.28'i kolay iş bulabiliyor. Geri kalanlardan %36.17'si ya işsiz ya da asgari ücretle başka işler yapıyorlar. %11.55'lik kısımda kalanların durumu hakkında çeşitli söylentiler var.

okul başarı dil vs. farkediyor. sonuçta lys birincisi de 100bininciside mühendislik okuyabiliyor.


aralık çok geniş anlayacağın. 1200 tlye çalışan da duydum 5-6bin ile başlayan da.

Yazılım için konuşacak olursak, okulda iki kodu bir araya getiremeyen, ödevlerini başkasına yaptıran arkadaşlarım 3000+ maaşla çalışıyor. Türkiyenin sayılı okulları arasında falan da değil hani. Referansın olursa iyi bir yere girip sonra mecburen öğreniyorsun galiba. Ama çalışma şartları iyi mi? Değil. Paso fazla mesai.

gerçekten mühendislik yapıyorsa evet nispeten iyi kazanıyorlar denebilir.
mühendislik hizmetinin bir bedeli vardır. firmalar da bunu bilirler.

rahat iş bulunmuyor, hayır. özellikle başlangıç aşamasında her hangi bir fark yok iş arama/bulma anlamında, hatta başlangıç aşaması için ara meslekler (teknikerlik) çok daha avantajlı.
ancak 2+ yıl deneyimden sonra nispeten kolaylaşıyor iş bulma mevzuları (diğer mesleklerle kıyaslandığında)
dolayısıyla başlarken maaşa muuşa değil, firmaya ve işe bakmak lazım. (tabii çalışacak adamın şartları maaşı bir kaç sene önemsememeyi kaldırabilecekse)
sonrasında ise yani iş tutuş ve insan yönetimi konusunda tecrübelendikten sonra ise "gerçek" maaşlara geçilebiliyor.

bildiğin kadarını bana öğret :) pekiştirmiş de olursun

Goethe'de Netzwerk kitabını kullanıyorduk biz. Zertifikat deutsch paralelinde konu anlatımı ile gidiyordu.

Buna ek olarak mobilde pratik amaçlı DeutschAkademie uygulamasını kullanıyorum.

Duolingo diye bi uygulama var ucretsiz, indirip bos zamanlarinda kullanabilirsin, oyun gibi pratik yapmani sagliyo. Tek basina yeterli olmayabilir ama diger kaynaklara ek olarak cok guzel bi uygulama bence.

duolingo

deutsche welle'nin almanca eğitimi için sitesine girebilirsin.

www.flypgs.com
www.flypgs.com

sıvı sıkıntı.

enjoy your flight:) yanınızda sakız bulundurun belki alışık değilseniz kulağınızda tıkanma olabilir, sakız çiğnemek iyi gelir. diğer bilgiler standart.

bi de uçak kalkmadan yayınlanan o önemli bilgilendirmeyi izlemeyin, uçak düşünce herkes ölür.

abi durumunuzu bilemem belki öğrencisinizdir ama eğer değilseniz almanyaya zeytin yoğurt falan götürmeyin yani. zaten orada kralı var. hani japonyaya gidiyor olsanız anlayacağım ama kaldı ki japonyada bile zeytine peynire türk ürünlerine ulaşabiliyorsunuz.

buyuk ihtimalle boeing 737-800'le ucacaksiniz. havaalanina erken gidip acil cikis koltuklarini kapabilirseniz rahat bir yolculuk olur. sadece ucak dusecek olursa size biraz is dusuyor o kadar.

öncelikle iyi yolculuklar.

akışkan hiçbir şeyi kabin bagajına alamıyorsunuz. jel kıvamındakiler dahildir. kabı ters çevirdiğinizde akmamalı. (bal - salça vs. bunlar da yasak yani)
basınçlılar da sıkıntı yaratabilir. deo gibi.
ama tabii küçük ölçeklerde ve özel paketlerde alabiliyorsunuz sıvı ya da kremsileri. 1 lt kilitli şeffaf plastik poşette 100 mllik şişelerde. (bloximages.chicago2.vip.townnews.com gibi)
ama şu da kabul olmuyor: şişe 0.5 lt olup içinde 100ml falan da olmayacak ürün.

checkin bagajınıza gelince: yoğurt problem olabilir. süt ürünlerinde sorun çıkıyor genelde. tabii fark edilirse. zeytin ise miktarı da çok abartı olmadıkça sıkıntı yaratmaz sanırım.

Sıvı meselesi bizim havalimanlarında sallanmıyor ama Almanya'dan dönüşte elde ne varsa kaptırma olasılığın yüksek.

(bkz: paul)

(bkz: ted)

3 yıldır 4 iş (ama daha öğrenciyim)

1- halkoyunları eğitmenliği
2- ufak çaplı bi restorant işletmeciliği(kendim açtım sonra kapattım)
3- bağlama eğitmenliği
4-Unicef part-time

şimdi de kpss 'ye giriyorum

Öğrenciyken bir yerde 4 ay. Master bittikten sonra 14 ay başka bir yerde. Şu an 3. işimde 7. ayımı doldurmak üzereyim.

16 aydır çalışıyorum. Daha degistirmedim. Keşke değiştirebilsem diyorum.

Profesyonel olarak 1 iş. Patronla aramda aynı şirkette çalışma süresi olarak 8 ay fark var. Bir şekilde ölürse eğer yerine geçebilirim diye düşünüyorum.

10 yildir calisiyorum, 5inci isimdeyim.

7 yıldır aynı iş, buradan emekli olacağım.

5 iş
6 yıl.

minimum 4 ay, maksimum 2 yıl

5,5 yıl ilk iş yerim, 3,5 yıldır da ikinci iş yerimdeyim. Bazı sektörlerde ise eleman sirkülasyonu çok olur, mesela üniversiteden bir arkadaşım tesisat-inşaat sektöründe, 10 yılda 7 iş değiştirmiştir.

2.5 yil 3. isim.

21 yıl, 5.iş